28 Aralık 2008 Pazar

KAYSERİ LİSESİ TARİHÇESİ



KAYSERİ LİSESİ

Kayseri Lisesi 13 Eylül 1893 tarihinde bugünkü Kurşunlu Camii civarında Seyfullah Efendi konağında DERECE-İ ULA MEKTEB-İ MÜLKİYE İDADİSİ adıyla üçü Rüştiye, ikisi İdadi olmak üzere beş sınıflı olarak öğretime başlamıştır.

1895-1896 ders yılında öğrenci sayısı 60 a yükselmiş olup, ilk mezunu 5 kişidir. Konağın ihtiyacı karşılayamaması üzerine bugünkü binanın yapımına başlanmış olup 1903'te tamamlanmıştır.
1915-1916 öğretim yılında Sultani oldu. Sakarya savaşı sırasında Ankara nın boşaltılması söz konusu olunca binanın Büyük Millet Meclisine bırakılması için hazırlıklar yapılmıştır. Aynı yıl Ankara Sultanisi ile birleştirilerek üç dönemli 12 yıl süreli yatılı Sultani durumuna getirilmiştir. 1923 yılında Ziya Gökalp in kanun teklifi ile Sultani adı Liseye çevrildi.

1935-1936 ders yılında kız ortaokulu ile birleştirilerek karışık lise olarak öğretime 1962-1963 ders yılına kadar devam edildi.

1959-1960 öğretim yılında Kayseri Lisesi ne bağlı olarak açılan Akşam Lisesi 1980-1981 öğretim yılında ayrı müdürlük haline gelmiştir. Akşam Lisesi bölümü 1982-1983 öğretim yılında kapatılmıştır.

20. Yüzyılın başlarında yapılan tarihi okula zaman zaman ek binalar yapılmıştır. Bunlardan laboratuarların bulunduğu kısım 1956-1957 öğretim yılında, pansiyon binası 1965-1966 öğretim yılında, spor ve konferans salonlarının bulunduğu bina 1976-1977 öğretim yılında hizmete girerek okul bugünkü kültür kompleksi haline gelmiştir.

Kayseri Lisesi kuruluşundan bugüne kadar 25.000 civarında mezun vermiştir. Mezunları arasında şehitler, gaziler olduğu gibi Türkiye hatta dünyaca ünlü Başbakan, Cumhurbaşkanı, Bürokrat, Bilim Adamı, İş Adamı, Sanatçı vb. kişiler mevcuttur.

Kayseri Lisesi kurulduğu günden beri Türk Milli Eğitiminin amaçlarına uygun Atatürk ilkeleri doğrultusunda öğrenciler yetiştirmiş ve yetiştirmeye devam etmektedir. 1987 den sonra ikili öğretime geçiş ve eğitim sistemindeki değişiklikler (sınıfta lokomotif görevi yapan çalışkan öğrencilerin Anadolu Lisesi, Fen Lisesi vb. okullara seçilmeleri) nedeni ile başarı oranı düşmüşse de 1994-1995 öğretim yılında bünyesinde açılan Yabancı Dil Ağırlıklı Lise bölümü ile eski başarı oranını yakalama yolundadır. 1997-1998 öğretim yılında bu bölüm ilk mezunlarını vermiş olup üniversite giriş sınavında ( Ö.S.S de) başarı oranı % 100 dür. 2005-2006 Öğretim yılında okulumuz Anadolu Lisesi olmuştur.

Okulumuz 114 yıllık bir geçmişi ve aynı zamanda geleneği bünyesinde barındıran Kayseri Lisesi, kuruluşundan bu yana asli vazifesi olan insan yetiştirme ve vatan hizmetine sunma gayretini devam ettirmektedir.

Okulumuz 13 Eylül 1893 tarihinde DERECE-İ ULA MEKTEB-İ MÜLKİYE İDADİ'si adıyla kurulmuştur. İdadinin meydana gelmesinde bir merhale olan rüşdiye kısmı 1870 yılında Kayserili Ahmet paşa tarafından açılmıştır.

İlk yıllarda öğrenci sayısı azdı. Zamanla artarak 1895 - 1896 öğretim yılında 60'a çıktı ve aynı yıl sekiz mezun verdi. Okumaya olan ilginin artması üzerine konak ihtiyaca yetmez oldu. Bunun üzerine şimdiki lise binasının temeli atıldı. Birinci katı 1903'te tamamlandı. Aynı yıl içinde okul yeni binaya taşındı. 1908 - 1909 öğretim yılında öğrenci sayısı 141'e ulaştı. 1915 - 1916 öğretim yılında ise İdadi, Sultani ye çevrilerek 8. 9. sınıflar meydana getirildi. Aynı yıl okulun ikinci katı da tamamlandı.

İstiklal Savaşı'nda Kayseri Lisesi

1921 Ağustos'undaki Sakarya Savaşı esnasında her türlü ihtimali düşünen Ankara Hükümeti bir yenilgi meydana geldiği takdirde Kayseri'ye çekilme kararı verdi. Büyük Millet Meclisi'nin toplantıları için şimdiki Kayseri Lisesi'nin binası uygun görülerek gerekli tedbirler alınmıştır.

Kayseri Lisesi'nin son sınıf öğrencileri de Sakarya Savaşı sebebiyle cepheye gitmiş, vatan için şehit düşmüş ve Kayseri Lisesi 1920 - 1921 öğretim yılı mezuniyet defterine son sınıfların karşısına: Lise son sınıf talebeleri Sakarya Savaşı için cepheye gidip hepsi cephede şehit düştüğünden bu öğretim yılında okulumuz mezun verememiştir. ibaresi yazılmıştır.

Okulumuz emekli Müdür Yardımcılarından ve 100. Yıl Şeref Belgeselinin hazırlayıcısı Sayın Yusuf Özmerdivenlinin genelkurmay arşivinden yararlanarak tesbit edebildiği Şehit öğrencilerimizin listesi şöyledir;

MUSTAFA OĞLU İSMAİL
OSMAN OĞLU AHMET
ŞÜKRÜ OĞLU SEYİT AHMET
AHMET OĞLU MUSTAFA
NUMAN OĞLU MEHMET
HACIAHMET OĞLU MUSTAFA
HACIMEHMET OĞLU HALİL
NUH OĞLU CEMAL
EMİN OĞLU HACIMEHMET
DERVİŞ OĞLU AHMET

**ŞİŞMANLIĞA NEDEN OLAN RİSK FAKTÖRLERİ

*Fiziksel aktivite
*Beslenme alışkanlıkları
*Yaş
*Cinsiyet (Kadın)
*Irksal faktörler
*Eğitim düzeyi
*Evlilik
*oğum sayısı
*Sigarayı bırakma
*Alkol
*Psikolojik bozukluklar
*Metabolik ve hormonal bozukluklar
Şişmanlığın Belirlenmesi
Bir kişinin şişman olup olmadığının belirlenmesinin en iyi yolu, Beden Kitle İndeksi (BKİ) veya Body Mass Index (BMI) olarak bilinen ve kolaylıkla hesaplanan bir yöntemin kullanılmasıdır.

Beden Kitle İndeksi Nasıl Hesaplanır ?

Vücut ağırlığının (kg olarak), boy uzunluğunun (metre cinsinden) karesine bölünmesiyle hesaplanır.

Örneğin : Vücut ağırlığı 70 kg, boyu 1.60 m olan bir kişinin beden kitle indeksi ;
70/1.602 = 70/1.60x1.60 = 70/2.56 = 27.34 kg/m2’dir.
Beden Kitle İndeksi Nasıl Değerlendirilir?
BMI DEĞERİ DURUM
(18.5 kg/m2’nin altında ise zayıf
(18.5-24.9 kg/m2 arasında ise normal kilolu)
(25-29.9 kg/m2 arasında ise hafif şişman (fazla kilolu)
(30-34.9 kg/m2 arasında ise orta derecede şişman) (I.Derece)
(35-39.9 kg/m2 arasında ise ağır derecede şişman) (II.Derece)
(40 kg/m2 üzerinde ise çok ağır derecede şişman) (III.Derece)

KURU CILT

Kuru cilt, özellikle yaşlıca kişilerde görülen yaygın bir sorundur. Özellikle kışın rahatsız edicidir. Kışın içerideki ısıtılmış havanın ve dışarıdaki soğuk havanın nemi azdır.
Belirtiler : Kaşınan, pul pul cilt.

Belirtiler cilten doğal nemin ve yağın kaybedilmesinin sonucudur. Cilt çatlayabilir. Tahriş olmuş yuvarlak cilt bölümleri oluşabilir. En çok etkilenen yerler bacaklar alt ve kolların üst kısımları, gövdenin yanları ve uyluk bölgesidir.

Tedavi

Buna yol açan kuruluğu azaltmak için kışın banyo alışkanlığınızı değiştirin. Ilık suda kısa süreli banyolar alın, sabunu yalnız koltuk altlarına, yüzünüze, genital ve anal bölgelere kullanın.

Bir de el ve ayakları sabunlayın. Yavaşça kurulanın. Banyodan sonra nemli cilde koruyucu bir kaplama sağlamak için hemen banyo yağı sürün.

Banyolarınızı seyrekleştirin ve her gün cildinizi nemlendirin. Banyoda sabun kullanımını sınırlandırır ve belirtildiği gibi yağ kullanırsanız banyo yapmanın bir mahsuru yoktur. Ayrıca, kışın nemlendirici kullanın.

Eğer belirtiler geçmiyorsa cildinize bir reçetesiz hidrokortizonlu krem sürün (kortikesteroid). Ağır ve kaşıntılı döküntü için doktorunuz cildinizi yağlayıp kaşıntıyı azaltmak üzere daha güçlü bir kortikorsoid verebilir. Geçmeyen genel bir kaşıntınız varsa doktora danışın. Bu başka bir hastalığın belirtisi olabilir.
ALINTI

GÜNEŞ LEKELERİ

Güneşlenirken aşırıya kaçıldığında küçük kahverengi lekeler başımıza bela olur.

Yaşamın kaynağı olan güneş, ondan doğru oranda faydalandığımız sürece vücudumuza birçok yarar sağlar.

Ama aşırıya kaçıldığında cildimiz için tehlike oluşturduğu gibi, zararlı olmayan, ama görüntüsü rahatsız eden küçük kahverengi lekelerin oluşmasına da yol açar.

Yaz geldiğinde çoğumuz saatlerce güneşin altından ayrılamıyoruz. Fakat güneşin yararlarının yanında bir takım zararlarının olduğunu da kabul etmemiz gerekiyor. Çünkü ondan bilinçsiz bir şekilde faydalandığımız takdirde vücudumuzda bazı lekelenmeler meydana geliyor. Güneş lekeleri olarak adlandırılan bu görünüm, derinin güneş gören yerlerinde kahverengi izler şeklinde beliriyor. Genç yaşlarda kanser öncüsü olarak nitelendirilmeyen bu lekeler, özellikle kadınlarda kozmetik bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.Genellikle 5 ile 10 mm çapında olan bu sorun, derisi açık renkli, sarışın kişilerde ve yaşlılarda daha sık görülüyor. Keskin ve düzenli bir sınırı olmayan lekelerin görüntüleri çillerden daha büyük boyutta oluyor.

İlk adım önlem almak

Elbette güneş lekelerini nasıl yok edeceğimizi öğrenmeden önce, nasıl korunacağımızı bilmeliyiz. Örneğin; 3 yaşın altındaki çocukların plajda ve havuz kenarında mutlaka gölgede oturmaları gerekiyor. Ayrıca açık tenli ve güneşe hassas ciltlerin de önlem almaları özellikle sağlık açısından çok önemli. Vücudunda deriden kabarık, kenarı düzensiz görünümde koyu renkli beni olanların da bu bölgeyi güneşten korumaya özen göstermeleri gerekiyor. Güneşten korumak için seçeceğiniz ürünün hem UVA hem de UVB ye karşı koruyucu olmasına dikkat edin ve özellikle ilk günlerde daha yüksek koruma faktörü olanları tercih edin.

Lekelerden kurtulmak mümkün

Güneş lekelerini tedavi eden birçok yöntem bulunuyor. Bunların ortak noktaları; derinin yüzeysel tabakasını yenileyerek izleri yok etmek.

İşte en sık kullanılan yöntemler:

Kriyoterapi (dondurarak tedavi)

Kriyoterapi bir dondurma işlemidir. Bu işlemde cihaz, derinin altına çok ince buz kristelleri gönderir. Daha sonra da bu kristaller cihaz tarafından geri emilir.

Uygulama alanları

Güneş lekelerinin giderilmesinin dışında çatlak ve ameliyat izleri, gebelik, siğil ve derinin damarsal oluşumlarının tedavisinde kullanılıyor.

Nasıl uygulanır?

Uzmanlar kriyoterapi cihazını çatlakların ya da izlerin üzerinde gezdirerek uygulama yapıyor. Tedavi esnasında herhangi bir acı hissedilmiyor. Ama işlem sonrasında hafif bir kızarıklık oluşuyor.

Kaç seans sürüyor?

İzlerin derinliği veya meydana gelen lekelerin çokluğuna bağlı olarak seans süresi ve sayısı belirleniyor. Genellikle 15 seans, yeterli olabiliyor.

Lazer tedavisi

Özel lazer ışınlarıyla cildin üst tabakasını soyan ve izlerin hafiflemesini mümkün kılan bir yöntemdir.

İki bölümden oluşuyor:

1- Kimyasal peeling: Bazı soyucu kimyasallarla derinin yüzeysel tabakasının yenilenmesidir. Piyasada satılan leke yok edici kozmetik ürünleri de bu temele dayanır.

2- Işın tedavisi: Özellikle derinin yüzeysel tabakalarında oluşmuş lekeler için soyma ve yenileme tedavileri ile yapılabilir.

Uygulama alanları:

Lazer uygulaması daha ciddi bir girişim ve diğerlerinden farklı olarak mevsimsel bir uygulamadır. Vücudumuzda meydana gelen güneş lekeleri ve çatlaklar bağ dokusu hastalığıdır. Ancak cildin soyulması için tek başına yeterli değildir. Bu bağları onarıcı ürün ve kremlerin emilmesini artırmak için ultrason yöntemi de mutlaka uygulamaya eklenmelidir.

Nasıl uygulanır?

Uzman tarafından izlerin ve lekelerin üzerine uygulama yapılır. Kulağımızın duyamayacağı şiddetteki ses dalgaları karın içine doğru gönderilip bilgisayar ekranına yansıtılır. Seanslar sırasında acı hissedilmez, ancak sonrasında izlerin üzerinde hafif bir kızarıklık ve kabuklanma görülür.

Kaç seans sürüyor?

15 gün ve 3 hafta aralıklarla 6 - 8 seans arasında yapılır. Bu işlemlerin süresi ve sıklığı, problemin sebebi, bu problemin ne kadardır sürdüğü ile bağlantılı olarak değişir.

AĞIZ KOKUSUNU ÖNLEMENİN 11 YOLU



Ağız kokusu toplumda çok büyük bir sorundur. Tahmin edilenden daha yaygındır ve sosyal ortamlarda sizi ve diğer insanları çok rahatsız eder. Bazı önlemlerle kötü ağız kokunuzu önleyebilirsiniz.

Dilinizin pis bir halıya dönmesine izin vermeyin

Ağız bakımı doğru ve tam yapılmadığı sürece kötü ağız kokusu kaçınılmazdır. Ağız kokusunun nedeni genellikle ağız içindeki çürümüş yemek parçaları ve mikroplar (bakteriler)’dır. Bu nedenle dişlerin fırçalanması sırasında nazikçe dilimizi de fırçalamalıyız. Yemek parçaları ve bakteriler dişlerimiz ve diş etlerimizden çok dilimizin üzerindeki tat tomurcuklarının etrafında bulunur. Bu tomurcuklar sayesinde dilimiz gerçekte tam bir kalın tüylü halı gibidir. İşte bu tüylerin arası tıpkı halının ilmiklerinin arası gibi yemek parçacıklarının ve bakterilerin yerleşmesi için çok uygundur. Bu nedenle ağız sağlığı mutlaka dil temizliğini de içermelidir. Bu temizlik için özel aparatlar gerekmez. Diş fırçanızın kendisi, bir kaşığın kenarı bu iş için yeterlidir. Ağız sıvıları ile yapılan gargara geçici bir önlemdir ve aslında kötü bir alışkanlıktır. Sorunu çözmez sadece ağzınızın bir süre iyi kokmasına yardımcı olur; kullanılmamalıdır.

Sakız çiğneyin

Tükrük ağız kokusu ile savaşmanın en güçlü yoludur. İçinde yemek parçacıklarını yerinden söküp mideye gönderecek güçlü enzimler, güçlü bakteri öldürücü antiboyitikler vardır. Bu nedenle şeker gibi bazı hastalıklarda, pekçok ilacın yan etkisi olarak ortaya çıkan kuru ağızlar daima kötü kokuludur. Sabahları niçin ağzınızın kötü koktuğunu merak ediyorsanız yanıt buradadır; gece boyunca tükrük salgısı azalır ve ağzınızın içindeki yemek parçacıkları uzun süre burada durur. Bakteriler de onları afiyetle kullanır ve çürütür. Böylece sabahları ağzınız kötü kokabilir. Şekersiz sakız çiğnemek tükrük salgınızı artırarak ağız temizliğinize yardımcı olur. Nane şekerleri ve tatlı sakızlar genellikle işe yaramaz ve durumu daha da kötüleştirir. Ancak xylitol içeren sakızlar da bu konuda size yardımcı olabilir.

Tarçın kullanın

İçeceklerinizde ve uygun yiyeceklerinizde tarçın kullanabilirsiniz. Tarçın ağız içi bakterilerle mücadelede önemli bir silahtır. Eğer varsa tarçınlı şekersiz sakızlar da uygun bir öneri olabilir.

Daha fazla su için

Özellikle yaşla artan vücut kuruması pekçok yönden dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Çok su içmek onlarca diğer yararının yanında dilinizin kurumasını da önleyerek ağız kokusu ile mücadelede önemli bir silah olarak kullanılabilir. Su ağız içindeki bakterilerin minimumda tutulması için direk yardımcıdır. Ayrıca tükrük salgısını artırarak da yardımcı olur.

Dişlerinizi ve dişetlerinizi koruyun

Diş çürükleri, diş eti iltihapları ağız kokusunun önemli nedenlerindendir. Ağız içi herhangi bir enfeksiyon bakteri üremesini artıracağı için daima ağız kokusuna neden olur. Bu nedenle diş hekimizin önerilerini mutlaka dinlemelisiniz.

Asla burnunuz tıkalı uyumayın

Sinüzit gibi hava yolu rahatsızlıkları ve burun tıkanmasına neden olan diğer durumlar geceleri ağızdan nefes almamıza neden olur. Bu durum ağızı ve boğazı kurutarak bakterilerin üremesi için ideal bir ortam oluşturur. Azalan tükrük salgısı durumu daha kötü hale getirir. Bu nedenle kesinlikle burnunuz tıkalı uyumamalısınız.

Basit şeker tüketiminizi azaltın

Beyaz un, beyaz şeker, glukoz/fruktoz şurubu ile tatlandırılmış tüm hazır gıdalar ağız içindeki bakteriler için inanılmaz bir hazinedir. Bu tür şekerleri çok kolay kullanarak hızla çoğalırlar. Basit şekerler (atıştırmalık tüm şekerli gıdalarda olduğu gibi) diş çürüklerine neden olur ve ağız sağlığını büyük bir süratle bozarlar. Bu nedenle basit şeker tüketiminizi azaltmalısınız. Bu da su içmek gibi size onlarca yararın yanında ağız kokunuzun azalmasına da yardım edecektir.

Lokmaları iyi çiğneyin

Bu sayede yiyeceklerle tükrük salgısı iyice karışır ve ağızda yemek parçası kalma olasılığı düşer. Daha çok çiğneme hareketi daha çok bakterinin yerinden koparak mideye gitmesine yardımcı olur.

Diş ipi kullanın

Diş ipi sayesinde fırçanın çıkaramadığı yerledeki bakteri ve yemek artıklarını sökebilirsiniz. Özellikle diş gövdeleri arasındaki dar bölgelerde biriken yemek artıkları hızlı bakteri çoğalmasına neden olabilir.

Sigara içmeyin

Sigara onlarca nedenle kötü ağız kokusuna neden olur. Saymaya gerek yoktur, içmeyiniz.

Bayanlara bir ipucu

Diyet mevsiminin başladığı bu günlerde eğer düşük karbonhidratlı diyet yapıyorsanız bir başka kötü nefes sorunu ile karşılaşabilirsiniz. Düşük karbonhidratlı diyetlerde vücut enerji kaynağı olarak keton cismi denen maddeleri üretir ve kullanır. Ancak bunlardan bir tanesi nefes ile dışarı atılır ve bu madde nefeste kötü kokuya neden olabilir. Hatta siz bu kokuyu ojeleri çıkarmak için kullandığınız asetona benzetebilirsiniz. Böyle bir sorununuz varsa bir parça ekmek size yardımcı olabilir.
ALINTI

AYAK BAKIMI



Ayaklarınızın güzel görünmesi için bazı temel noktalara dikkat etmelisiniz. Ayak bakımının birinci ve en temel şartı ise pedikür yapmak. Pedikür, hem ölü hücre tabakasının atılımını sağlar hem de daha bakımlı ayaklara kavuşmanızı. Pedikür ile ayaklarda oluşan nasır, çatlak, tırnak batması gibi sorunlardan kısa sürede kurtulabilirsiniz. Pedikürü bir salonda yaptırabileceğiniz gibi kendiniz de yapabilirsiniz. Ama doğru sırayı izlemek şart.
PEDİKÜR

İlk olarak ayaklarınızı sabunlu ılık suda yarım saat kadar bekletin. Nemini aldıktan sonra, ayak törpüsüyle ölü derilerinizi alın. Bu işlemi birkaç kez tekrarlayın. Daha sonra tırnak etlerinizi törpünün ucuyla geriye itin. Bir pens ya da tırnak makası yardımıyla etlerinizi dikkatlice kesedebilirsiniz. Tırnaklarınızı törpüyle şekillendirdikten sonra, parlak ve pembe bir görünüm alması için tırnak yüzeyi için özel olarak geliştirilmiş törpüyle törpüleyin. Daha sonra, ayaklarınızın üst derisinin de pürüzsüz olması amacıyla ayaklar için özel olarak formüle edilmiş peeling kremi sürün. İyice ovaladıktan sonra yıkayın. Tırnak güçlenedirici bir jel ya da cilanın ardından ojenizi sürerek pedikürünüzü tamamlayın.

CANLANDIRICI VE BESLEYİCİ ÖNERİLER

Kuruyan, çatlayan ve şişen ayaklarınız için arada bir özel bakımlar yapmak da yerinde olur. İşte size birkaç öneri: Ayaklarınızın sürekli şişmesinden rahatsız oluyorsanız, bitki banyolarından yararlanabilirsiniz. Bunun için, bir litre suda iki avuç papatya ve bir adet limon kabuğunu kaynatıp soğumaya bırakın. Ayaklarınızı bu suyun içinde yarım saat kadar bekletin. Şişlerin indiğini, ayak derinizin canlandığını göreceksiniz. Kuruyan, pul pul ayrılan tırnaklarınız içinse, gliserinden faydalanabilirsiniz. Birkaç damla saf gliserinle eşit miktardaki limon suyunu karıştırın. Bu karışımı her gün tırnaklarınıza sürün. Canlı, parlak ve sağlıklı tırnaklar için bundan daha iyi bir yol olamaz.

Soğuk parafin: İşte sağlıklı ve pürüzsüz ayaklara kavuşmanın başka bir yolu! Yumuşak ve bakımlı ayaklar için uygulanan özel yöntemin adı, soğuk parafin. Öncelikle ayaklara peeling uygulanarak ölü hücre tabakası atılımı sağlanıyor. Daha sonra parafin sürülerek ayak paketleniyor ve 20 dakika bekletiliyor. Açıldıktan sonra krem sürülüyor. Sonrasında pamuk gibi ayaklara sahip oluyorsunuz.

Çatlak: Daha çok kuru ciltlerin problemi olan çatlaklar, topuk ve ayak tabanında görülür. Ayakları yıkadıktan sonra kurulamamak, yalınayak gezmek, küçük terlik giymek gibi nedenlere bağlı olarak ortaya çıkar.

Her banyodan sonra ponzo taşıyla yumuşak hareketlerle ölü deriyi temizleyin. Çatlak bölgeleri, içeriğinde E vitamini ve jojoba yağı bulunan ayak kremleriyle gün boyu sık sık kremleyin. Çatlaklarınız kaybolana dek, sürekli çorap ve kapalı ayakkabı giyin.

Nasır: Bütün kış ayaklarımız botların, çizmelerin içinde kaldı. Üstelik küçük ve yanlış ayakkabı seçiminden dolayı ayakların bazı yerlerinde sertleşmeler oluşur. Açık ayakkabı ve terlikleri nasırlı ayaklarla giymek de hoş olmaz. Nasır size çok ağrı vermiyorsa pedikür yaptırarak bu sorundan kurtulmanız mümkün. Ancak problem yaratıyorsa siz en iyisi özel nasır bakımları yaptırın. Yazı rahat karşılayın.

Oluşmasını önlemek için: Her banyodan sonra bolca krem sürün. Yumuşak derili ve geniş tabanlı ayakkabılar seçin. Eczanelerde satılan, küçük flaster ve solüsyonlardan yararlanın.

MİDE VE BAĞIRSAK TEMBELLİĞİ

Mide tembelliği : Midenin besinleri gereği gibi ve normal sürede hazmedememesine mide tembelliği bir başka ifadeyle mide zafiyeti denir. Nedeni, midede asit fazlalığı, mide kaslarının zayıflamış olması veya midenin hazım için gerekli olan salgıyı yapamamasıdır.
Bağırsak tembelliği ya da kabızlık özellikle kadınlarda oldukça yaygın bir sağlık sorunu. Peki bağırsak neden tembelleşiyor? Nedeni günümüzün yoğun ve stresli yaşamından tutun da, genetik, psikolojik, fiziki ve beslenme hatalarına kadar geniş bir yelpazeye açılıyor. Eğer sizin sorununuz beslenme hataları ile oluşuyorsa siz dengesiz ve lif açısından fakir bir beslenme, az su içmek, hızlı yemek yemek, hareketsizlik gibi hatalar zincirini oluşturdunuz demektir. Bitkisel lifler sindirimi kolaylaştıran mide sularının işlevini düzenliyor. Bu lifler çözünür ve çözünmez olarak ikiye ayrılıyor. Kabızlıkla mücadelede en yararlı olanlar lahanagillerde bulunan "çözünmez" liflerdir. Meyve, soğan, sarmısak ve enginarda bulunan "çözünür" lifler ise şeker, yağ ve kolesterol emilimini yavaşlatsa da bağırsaklar için "çözünmez" lifler daha faydalıdır. Enginar, soğan, yer elması ve hindibağda bulunan bir madde, bağırsaktaki florabakterilerinin işlevini düzenleyip kalsiyum alımını kolaylaştırır ve kabızlığı engeller. Kabızlık konusunda en yararlı vitamin F vitaminidir

CİLT BAKIMI VE GÜZELLİK

İşte size bebek gibi bir yüze sahip olmanın yolları. Evde kolayca bulabileceğiniz malzemelerle hazırlayabileceğiniz bu karışımları deneyerek farkı görebilirsiniz.


Bebek gibi bir yüz için Yüz için nemlendirici maske
Malzemeler: Yumurta sarısı + süt Hazırlanışı: Bir kapta yumurta sarısı ve bir kaşık sütü karıştırın. Bu karışımı yüzünüze yayın, üzerini ince bir bezle örterek on beş dakika bekleyin. Ardından kağıt mendille silerek temizleyin. Daha sonra sırasıyla, ılık ve soğuk suyla yüzünüzü yıkayın. Ne işe yarıyor: Kuru ve nemsiz bir cildiniz varsa bu maske sizin için birebir. İçinde bulunan yumurta sarısı cildinizi beslerken, süt nemlendirecek, yumuşaklık verecek ve sıkılaştıracak. Ne zaman kullanmalı: Bu maskeyi haftada bir kez uygulamak yeterli.


Siyah noktaların sonu geliyor Malzemeler: Limon suyu + yoğurt Hazırlanışı: Bir kase yoğurda bir limonun suyunu karıştırın. Bu karışımı, gözlerinize gelmemesine dikkat ederek yüzünüze yayın ve 15 dakika bekleyin. Yüzünüzde kuruyan maskeyi ılık suyla yıkayarak çıkarın. Ne işe yarıyor: Limon suyu cildi dezenfekte eder, sivilceleri kurutur ve siyah noktaların kaybolmasına yardımcı olur. Yoğurt ise cildi besler, nemlendirir ve yağ miktarını dengeler. Ne zaman kullanmalı: Bu maske haftada bir kez uygulanabilir.


Sivilceler için karnıbahar Malzemeler: Karnıbahar + Zeytinyağı Hazırlanışı: Sekiz adet karnıbahar yaprağını iki kaşık zeytinyağı ile beraber mikserden geçirin. Karışımı, problemli bölgeler üzerinde daha yoğun olacak şekilde yüzünüze yayın, on dakika bekleyin ve yüzünü ılık suyla temizleyin.
Ne işe yarıyor: Karnıbahar yapraklarının temizleyici fonksiyonu vardır. Ne zaman kullanılmalı: Haftada bir ya da iki kez.
Kırışıklara karşı maske Malzemeler: Kaymak + Elma Hazırlanışı: Bu maskeyi hazırlamak için soyulmuş bir elma ve üç kaşık kaymağı mikserle bir kaç dakika karıştırmanız yeterli. Karışımı cildinize yaydıktan sonra temiz bir bezle yüzünüzü kapatın. Yaklaşık on dakika bekledikten sonra maskeyi silin ve yüzünüzü ılık suyla temizleyin.
Ne işe yarıyor: Kaymak cildi yumuşatır, nemlendirir ve cilde elastikiyet kazandırır. Kırışıklara karşı da etkilidir. Elma ise cildin diri kalması için önemli etken. Ne zaman kullanmalı: Haftada bir kez.


Yağlı ciltler için Malzemeler: Bal + süt + limon suyu Hazırlanışı: Bir fincan içinde bir kaşık balı, bir kaşık limon suyunu ve kıvamın koyuluğunu bozmayacak miktarda sütü karıştırın. Karışımı yüzünüze ve boynunuza yayın ve hafifçe kuruyana kadar bekleyin. Maskeyi nemli bir sünger yardımıyla silerek temizleyin.


Ne işe yarıyor: Bal cildi yumuşatır ve limon suyunda bulunan aktif maddelerin daha iyi emilmesini sağlar. Bu maddeler de cildin yağ salgısını dengeler, fazla yağ salgısı sonucu oluşabilecek sivilceleri önler. Ne zaman kullanılmalı: İhtiyaca göre 10 - 15 günde bir tekrarlayabilirsiniz.

DENİZLER

Hazar Denizi

Hazar Denizi'nin uydudan görüntüsü
Koordinatlar 40°0′K 51°0′D
Göl türü Doğal, tuzlu
Kaynakları İdil Nehri
Havza ülkeleri Azerbaycan, İran, Kazakistan, Rusya ve Türkmenistan
Yüzölçümü 371.000 km²
Ortalama derinlik 184 m
En büyük derinlik 1025 m
Su hacmi 78.200 km³
Yüzey rakımı -28 m



Hazar denizi, Türkmenbaşı şehri, Türkmenistan
Hazar Denizi (eski adı Caspium Mare ve ya Hyrcanium Mare) güneydoğu Avrupa ve güneybatı Asya'dadır ve dünyanın en büyük tuzlu su gölüdür. Tuzluluk oranı %1,2'dir. Hem deniz, hem de göl özelliklerini taşımaktadır. Petrol yataklarınca zengindir.

Hazar Denizi batıda Azerbaycan ve Rusya, kuzeydoğu ve doğuda Kazakistan, doğuda Türkmenistan, güneyde İran toprakları ile çevrelenmiştir.


Uzunluğu 1210, genişliği 210-436 kilometredir. Açık denizlerle irtibatı yoktur. Bu yüzden de su seviyesi devamlı değişir. 1930 ile 1957 seneleri arasında denizin seviyesi normalden 26 m alçaldı. Bunun sonucu kapladığı alan 53.300 km2 azalarak 371.000 km2ye düştü. Su seviyesinin deniz seviyesinden aşağıya düşme sebebi, buharlaşma artarken yağışların da azalmasıdır. Bir de, denize dökülen suların % 80’ini sağlayan İdil Nehrinin sulama ve endüstride kullanılma maksatlarıyla başka yöne kanalize edilmesi mühim bir sebeptir. Su seviyesini normal hale getirmek için yapılan gayretler neticesiz kalmıştır. Kuzey kesimi sığdır. Burada mersinbalığı çok çıkar. Bundan bol miktarda havyar elde edilir. En derin yeri 978 m olup, güneydedir. Suyu tuzludur. Ortalama tuz oranı % 0,13’tür. Sülfat oranı da yüksektir. Doğu kıyılarındaki geniş sığ bir bölgede sodyum sülfat yatakları bulunmaktadır. Hazar Denizi kış ayları hariç ana ulaşım güzergahıdır. Kuzeydeki sığ kesim kış ayları boyunca donar. Buradaki önemli limanlar Bakü, Krasnovodsk ve İdil Nehri deltasında Astrakhan’dır. Bunlar arasında demiryolu bağlantısı vardır. İran’a ait kısımda en önemli liman Bender Şah’tır.

İklimi bölgelere göre değişiklik göstermektedir. Kuzey bölümünde kara iklimi, orta ve güney bölümünde ise ılıman iklim hakimdir. Yaz aylarında ortalama sıcaklık 24°C-26°C arasında değişir.Kış aylarında ise -10°C ile +10°C arasındadır. Ortalama senelik yağış miktarı 200-1700 mm arasındadır.

Hazar Denizinde, Türkmenistan kıyısında Kuları, Kalpin, Çeleken, Aşur Ada, Koğurçı; Azerbaycan kıyısında Pir Allani, Nogaras, Bakü Adası, Kum Zire, Taş Zire, Sarı; Dağıstan kıyısında Çeçen Adaları vardır. Bunlardan Çeleken ve Pir Allani’de petrol üretilmektedir.

Hazar Denizine dökülen belli başlı ırmaklar ise; kuzeyde İdil, Ural ve Emba; doğuda Etrek; batıda Kuma, Terek, Sulak, Samur, Kur, Astara Çayı, güneyde ise Kızıl Ören Irmağının Gılan ve Sefidrüd kollarıdır.

GÖLLER

Göl, karalar üzerinde çeşitli nedenlerle çanaklaşmış alanlarda biriken su kütleleridir.

Yeryüzündeki en büyük göller
Göl
Yüz
Derinlik
Yer
Su cins
Hazar Denizi veya Hazar Gölü
393.897 km²
995 m
Rusya, Kazakistan' Azerbaycan , Iran , Turkmenistan
Tuz suyu
Superior Gölü
82.414 km²
405 m
ABD , Kanada
Tatlı su
Viktoria Gölü
68.870 km²
81 / 85 m
Tanzanya , Kenya , Uganda
Tatlı su
Huron Gölü
59.596 km²
229 m
ABD , Kanada
Tatlı su
Michigan Gölü
58.016 km²
281 m
ABD
Tatlı su
Tanganika Gölü
32.893 km²
1.470 m
Demokratik Kongo Cumhuriyeti , Tanzanya , Zambiya , Burundi
Tatlı su
Büyük Ayı Gölü
31.792 km²
88 m
Kanada
Tatlı su
Baykal Gölü
31.492 km²
1.637 m
Rusya
Tatlı su
Aral Gölü
28.687 km²
32 m
Kazakistan , Özbekistan(1998'de, geçmiş 68.000 km²)
Tuz suyu
Büyük Esir Gölü
28.438 km²
614 m
Kanada
Tatlı su
Erie Gölü
25.745 km²
64 m
ABD , Kanada
Tatlı su
Winnipeg Gölü
24.341 km²
18 m
Kanada
Tatlı su
Malavi Gölü
23.310 km²
706 m
Malavi , Tanzanya , Mozambik
Tatlı su
Ontario Gölü
19.259 km²
244 m
ABD , Kanada
Tatlı su
Balkaş Gölü
18.428 km²
26 m
Kazakistan
Tatlı su
Ladoga Gölü
17.703 km²
255 m
Rusya
Tatlı su


Yeryüzündeki en derin göller
Göl
Derinlik
Yüz
Yer
Su cins
Baykal Gölü
1.637 m
31.492 km²
Rusya
Tatlı su
Tanganika Gölü
1.470 m
32.893 km²
Demokratik Kongo Cumhuriyeti , Tanzanya , Zambiya , Burundi
Tatlı su
Vostok Gölü
1.000 m
11.500 km²
Antarktika
Tatlı su
Hazar Denizi veya Hazar Gölü
995 m
393.898 km²
Rusya, Kazakistan' Azerbaycan , Iran , Turkmenistan
Tuz suyu
Lago General Carrera
836 m
2.200 km²
Şili , Arjantin
Tatlı su
Lago Argentino
719 m
1.466 km²
Arjantin
Tatlı su
Malavi Gölü
706 m
23.310 km²
Malavi , Tanzanya , Mozambik
Tatlı su
Issık Göl
668 m
6.236 km²
Kırgızistan
Tatlı su
Büyük Esir Gölü
614 m
28.438 km²
Kanada
Tatlı su
Crater Lake
592 m
53 km²
ABD
Tatlı su
Lake Tahoe
501 m
497 km²
ABD
Tatlı su
Van Gölü
457 m
3740 km²
Türkiye
Soda
Lago di Como
410 m
146 km²
İtalya
Tatlı su
Superior Gölü
405 m
82.414 km²
ABD , Kanada
Tatlı su
Göller ve nehirler tatlı su ekositemine girer.

24 Aralık 2008 Çarşamba

HER KAHVE AYNI TADI TAŞIMAZ




Her kahve aynı tadı taşımaz...

Nerede içiyorsan, kiminle içiyorsan ona göre değişir...

Sahilde oturduğun rüzgarlı bir sonbahar günü, en sevdiğin dostun ağlarken içtiğin kahvenin tadı kederlidir...

Kahve telvesine yüreğinin acısı karışır.

Bir pazar öğle sonrası annenin 'hadi bir kahve yap da içelim' dediği kahve huzurludur...

Köpükler annenin göz bebeklerine yansır...

Dudağının kıyısında kalan küçük bir gülümsemedir...

Bir gece vakti zil zurna sarhoş birinin içtiği kahve düşülen kuyudan çıkma çabasıdır...


Koyu kıvamlı kahverengi bir ipe tutunur çıkarsın ... Çıktığın an uyuyakalırsın...

Ferahlıktır!!!

Dostlarla içilen kahve neşedir...

Kahkahalar köpüklerin üzerinde yüzer...

Tek başına gece vakti balkonda içtiğin kahve yalnızlıktır...

Acıdır tadı... Ama garip de bir keyfi, lezzeti vardır...

Baban için yaptığın kahve sevgi doludur...

Çay bardağında, az şekerli...

Kahve gibi görünmez sana... Ama sıcaktır, dumanı tüter ve kokusu büyülüdür...

Beklemediğin bir anda sana uzatılan kahve başkadır...

Isıtır insanın içini...



Yorgun olduğunda içtigin kahve hafifletir seni...

Kendine getirir, unutturur günün ağırlığını...

Kahve aynı kahvedir belki...

Köpüğüyle,

Rengiyle,

Dumanıyla aynı kahvedir ama,

İçilen kahveler ruhunun süzgecinden geçer,

Ve tadları değişir...

Her kahve aynı değildir buyüzden...

Ben de seni sevgiyle pişirilen bir kahve içmeye davet ediyorum.

Akşam,

Öğle öncesi, sonrası

Ya da gece kahvesi.

Ne zaman isterseniz.

Dostlukla yudumlayacağımız bir kahve molası vermeye ne dersin?

Senin kahven nasıl olsun ?

22 Aralık 2008 Pazartesi

Doğal Antibiyotik

Toplumumuzda herşey ilaca bağlanır. İlaçlara bağımlılığımız var.
Boğazlarımız biraz kızarınca veya biraz öksürünce gelişigüzel bir antibiyotik alırız.Bu antibiyotikler de balgamı söktürmez, mikrobu vücuttan çıkaramaz. Zamanla vücutta bağışıklık sağlarlar ve etkileri kalmaz.

Bunun yerine doğal antibiyotikler kullanmamız lazım.

Doğal antibiyotikler nedir?

Sarımsak, soğan doğal antibiyotiktir. Bunları çok fazla tüketmek lazımdır.

Bunu için özel reçete olarak tavsite ettiğimiz tarif :

500 CC (yarım litre) kaynamış soğumuş suya,
kabukları soyulmuş bir baş sarımsak, yarım limonu kabuğuyla dilim dilim doğrayıp içine atın. Kapağını kapatıp (alimünyum folyoyla sararak ışık almasını engelleyebilirsiniz) karanlık bir ortamda 4 gün bekletin. Dört gün beklettikten sonra içinden posasını alın.

Her kışa girerken bir kaç defa bu doğal antibiyotiği tekrarlarsanız savunma mekanizmanız güçlü olur. Her yemekten 15 dakika önce
aç karnına bir yemek kaşığı içebilirsiniz.

Dışarıdan gelen mikrop ve virüslere karşı etkilidir.Hiç bir yan etkisi de yoktur. limonu hayatımızdan çıkartmayın.

Tarifimiz bir kişiliktir. Daha fazla su ve ölçüyle de yapabilirsiniz
http://www.maranki.com/ dan alıntıdır

Sağlıklı Beslenmede 12 Adım

Besin öğelerinin yeterli miktarda alınıp vücutta kullanılması gerekiyor. Bu öğelerin herhangi biri alınmadığında veya gereğinden az yada çok alındığında, büyüme ve gelişme engelleniyor, sağlıkta bozulmalar yaşanıyor.

Vücudun büyüme ve gelişmesi, verimli çalışması, dış etkenlere ve hastalıklara karşı dirençli olabilmesi için dengeli ve yeterli beslenmeye dikkat edilmesi gerekiyor. Bununla birlikte dikkat edilecek 12 adımla sağlıklı beslenme mümkün. Vücudun büyümesi, dokuların yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan besin öğelerinin herbirinin yeterli miktarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması, yeterli ve dengeli beslenme anlamına geliyor. Besin öğeleri vücudun gereksinimleri düzeyinde alınmazsa, yeterli enerji oluşmadığı ve vücut dokuları yapılamadığından, yetersiz beslenme durumu oluşuyor. Sağlık Bakanlığı'ndan edinilen bilgiye göre, sağlıklı beslenmede dikkat edilmesi gereken 12 adım bulunuyor. Buna göre, -Günlük tüketilen besinlerin çok çeşitli olması gerekli. Besinlerin çoğunluğu hayvansal gıdalar yerine bitkisel gıdalardan seçilmeli. Günde; sabah-öğle ve akşam olmak üzere 3 öğün beslenilmeli. Öğün atlamamaya özen gösterilmeli. Daha çok doğal ve taze besinler tercih edilmeli.

-Günlük beslenmede bulgur, mısır, pirinç, makarna gibi ekmek ve tahıl grubu besinlerin bulunmasına özen gösterilmeli. Günlük enerji gereksiniminin en az yüzde 55'i karbonhidratlardan sağlanmalı.

-Günde 5-7 porsiyon taze sebze ve meyve yenilmeli. Sebze ve meyveler vitamin, mineral ve posa gereksinimlerini karşılıyor. Posa özellikle barsak hareketlerini düzenliyor, kan şekeri ve kolestrol düzeylerinin düşmesine yardımcı oluyor.

-Her gün orta düzeyde fiziksel aktivite yapılarak, vücut ağırlığı tavsiye edilen sınırda tutulmalı. Düzenli olarak yürüyüşler yapılmalı. Besinlerle alınan enerji miktarı ile harcanılan enerji miktarı dengelenerek vücut ağırlığı korunabilir. Yeterli ve dengeli beslenme ile birlikte düzenli yapılan fiziksel aktivite, kalp ve solunum fonksiyonlarını düzenliyor, osteoporozu önlüyor.

-Günlük tüketilen yağ miktarı kontrol edilmeli. Yağdan gelecek enerji miktarı toplam enerjinin yüzde 30'unu geçmemeli. Yemeklerde hayvansal kaynaklı yağlar yerine, zeytinyağı, ayçiçek yağı, mısırözü gibi sıvı yağlar tercih edilmeli. Yemekler pişirilirken haşlama, ızgara ve fırında pişirme yöntemleri kullanılmalı. Kızartma ve kavurmalardan uzak durulmalı. Etli pişirilen yemeklere ayrıca yağ ilave edilmemeli.

-Sucuk, salam, sosis gibi yağlı et ve et ürünleri yerine; balık, tavuk, hindi eti veya kuru fasulye, nohut, mercimek gibi kurubaklagiller tercih edilmeli.

-Yağsız veya az yağlı süt ve süt ürünleri tercih edilmeli. -Az şekerli besinler tercih edilmeli. Tatlılar ve şekerli içeceklerin tü ketimi sınırlanmalı.

-Günlük tuz alımı, ortalama 1 çay kaşığı olacak şekilde azaltılmalı. Salamura, konserve, zeytin ve turşu gibi tuz içeren besinlerin tüketimi azalmalı.

-Mümkünse alkol kullanılmamalı.

-Besinlerin hazırlanması, pişirilmesi sırasında hijyen kurallarına dikkat edilmeli. Yiyecekler pişirilirken haşlama, fırında ve buharda pişirme yöntemleri tercih edilmeli. Kızartmalardan kaçınılmalı.

-Bebekler ilk 6 ay sadece anne sütüyle beslenmeli ve 6 aydan sonra uygun besinlere başlayarak yeterli ve dengeli beslenmeleri sağlanmalı.

Aç Kalarak (Oruç) Temizlenme-Arınma

Amerikalı Dr. Paul Breakt’in yöntemine göre insan her hafta 1 defa 24 ile 36 saat aç kalmalı. O zaman insan organizması sindirim için enerji harcamaz. Metabolizma bu enerjiyi organizmanın tüm sistemlerini kontrol etmek ve sistemlerde oluşan zehirli maddeleri dışarı atmak için kullanır. Bunun sonucunda kalın bağırsak taşları yumuşar ve kalın bağırsak duvarından ayrılır. Eğer insan bu yöntemi kullanırsa kendi kendine koruma yapabilir. Aç kalma sürecinden sonra ilk yemek olarak çiğ havuç ve lahana salatası az yağlı olarak alınabilir. Bu maddeler kalın bağırsaktaki çamurları dışarı atar. Diğer yemekleri de sebze yemeği ağırlıklı olarak alabilirsiniz.

Bu yöntem yılda iki kez tekrarlanmalıdır. Lavman uygulaması yılın her zamanı yapılabileceği gibi, en uygun zamanı ilkbaharın mart, nisan ve mayıs ayları, sonbaharda ise eylül, ekim, kasım aylarıdır. Uygulama zamanı ay takviminde ayın hareketine göre ayarlanır.

Ahmet Maranki zayıflama için bitki çayı

Prof. Dr. Ahmet Maranki 'den zayıflamaya yardımcı bitki çayı tarifi:

Malzemeler:

30 gr ayrık kökü,

30 gr arpa,

30 gr mısır püskülü

Hazırlanışı: Malzemeleri 1 kilo suya koyarak 10 dakika kaynatın, soğutulduktan sonra süzün.

Balla tatlandırılabilir veya limon sıkılır. 1 günde tüketilmesi gerekir. Bu karışıma 20 gr da kiraz sapı ilave edilebilir.

Ahmet Maranki Menopoz için civanperçemi kürü

Menopoz öncesinde başlayan terleme, iç sıkıntısı, depresif halleri, menapoz döneminde daha da şiddetlenen sıkıntı verici durumları tölare etmek için kullanılacak en etkili bitkilerden birisi de Civanperçemidir.


Kullanımı:
Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış civanperçemi bir bardak kaynar suya atılır. On dakika üstü kapalı olarak demlenir.

Süzüldükten sonra tatlandırmadan aç karnına veya öğün aralarında günde 2-5 bardak içilir.

Kullandığımız bitkinin çayına destek olarak da banyo suyunda kullanabiliriz. 2-3 avuç kuru bitkiyi 3 saat bir litre soğuk suda bekletin.

Banyo küvetini 37 dereceyi geçmeyecek şekilde su ile doldurun. Soğuk suda beklettiğiniz bitkiyi bir taşım kaynatıp süzün. Hazırladığınız banyo suyuna ekleyin.

Bu su ile 15 dakika banyo alın. Banyodan sonra 15-20 dakika dinlenin. Haftada 2-3 kez bu banyoyu tekrarlayabilirsiniz.

Günlük çay içiminizi de aksatmadan 4 haftalık bir kür düzenlediğinizde Civanperçeminin menapoz sıkıntıları üzerindeki olumlu etkisinin fark edileceğini belirten uzmanlar Civanperçemini gebelik sürecinde kullanılmamasını öneriyorlar.

Ahmet Maranki Yağlı Cilt temizleyici yulaflı cilt maskesi

Malzemeler :

2 yemek kaşığı yulaf unu
2 yemek kaşığı rendelenmiş limon kabuğu
6yemek kaşığı dolusu buğday kepeği

Uygulanışı: Malzemeleri iyice karıştırdıktan sonra biraz su ile lapa haline getirin. Bu karışımla yağlı cildinizi 2-3 dakika boyunca temizleyin.Ardından ılık su ile yıkayın.

Ahmet Marankiden Saç Dökülmeleri için Bitkisel Kürler

Ahmet Marankiden Saç Dökülmeleri için Bitkisel Kürler
Saçların dökülmesi, hem sinir bozucudur, hem de kellik korkusu yaratır. Saç dökülmesi ve kellik sadece erkeklere has bir durum değil tabiki. Sayıları erkekler kadar olmasa bile, pek kadın da saç dökülmesi ve kellik problemleriyle karşı karşıyadır. Saç dökülmelerini engellemek için, önce saçlarımızı canlandırmak ve güçlendirmek gerekir. Tam bu noktada, Dr. Ahmet Maranki’nin, saç dökülmeleri için uygulanabilecek kürleri devreye giriyor.

CEVİZ KABUĞU KÜRÜ : 20 adet cevizin dış kabuğunu, 1 lt suda kaynatın. Saçlarınızı yıkadıktan sonra, son durulama suyu olarak, ceviz kabuğu suyunu kullanın. en az 3 hafta boyunca, sabah akşam saçlarınızı ceviz kabuğu suyu ile yıkayın.

ŞİFALI YAĞLARDAN HAZIRLANAN KÜR: Ceviz yağı,badem yağı,sarımsak yağı ve çam terebentin yağını bir kapta karıştırın. Saç diplerinize bir kaç damla yağ ile friksiyon yapın. 20 gün uygulanan bu kür sonunda saçlarınız harika olacak.

Ahmet Maranki Hakkında

Ahmet Maranki Hakkında
Ahmet Maranki 1956 yılında İnebolu'da doğdu. Liseyi İstanbul'da bitiren yazar ilk önce Tütün Eksperleri Yüksek Okulu’nu bitirip 1976 yılında stajını tamamlayarak devlet görevine başladı.


Sırasıyla 1981 yılında İstanbul Üniversitesi T. Endüstri Mühendisliği’ni, 1986 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Siyaset Bölümünde ‘master’ını, 1990 yılında aynı bölümün Sosyal Siyaset Çalışma Ekonomisi Endüstri İlişkileri alanında doktorasını tamamladı.


1991 yılında ABD'de mesleki alanda mahalli idareler, sosyal güvenlik sistemleri ve tarım alanında doktora üstü bilimsel çalışma ve araştırmalarda bulundu.

Kaynamış Su ile Lavman detoks Uygulaması

Lavman 8 gün boyunca her sabah 6 ile 8 saatleri arası bu saatlerde yapamayanlar akşam gün batımında yapmalıdır.

İki buçuk litre su kaynayana kadar ısıtılır. Kaynayan su vücut ısısına gelene kadar soğutulur. İki kaşık limon suyu ve elma sirkesi ilave edilir.

Öncelikle bu karışımın yarım litresi, sulu lavman setinin torbasına doldurulur. Lavman setinin hortumunun ağzı hafifçe yağlandıktan sonra anüse sokulur.

Lavman setindeki suyun kalın bağırsağa dolması beklenir. Dolduktan sonra minimum 5 dakika su kalın bağırsakta bekletilir.

Erken boşaltım hareket refleksi oluşursa boşaltım yapılır. Daha sonra hazırlanan karışımın iki litresi lavman setine doldurulur ve lavman işlemi için hazırlanılır.

Uygulanışı: Bu aşamada diz üstü durulur ve öne yere doğru eğilinir. Hortum ve anüs yağlanarak veya kremlenerek hazırlanır. Lavman seti, içindeki suyun rahatça kalın bağırsağa akması için 1-1,5 m. yükseğe asılır.

Diz üstü durumda lavman setinin hortumu anüse yerleştirildikten sonra dirseklerin üzerine eğilerek alın yere değecek şekilde baş ve beden öne doğru yatırılır. Lavman setindeki bütün suyun kalın bağırsağa dolması beklenir.

Daha sonra duruş pozisyonu hiç bozulmadan, lavman seti anüsten çıkarılır. Bu işlemden 1 dakika sonra vücut önce sağ tarafa 5 dakika yatırılır. Sonra sırt üstü yatarak bacaklar yukarı doğru kaldırılır ve suyun kalın bağırsağın dibine doğru gitmesi sağlanır. Bu konumda mümkün olduğu kadar durulduktan sonra boşaltım yapılır.

Beden temizliği hangi hastalıklara karşı etkili

Ölümcül hastalıklardan kanser, hepatit B.hepatit C,mide reflü, ülser, kalın bağırsak rahatsızlıklarında, hemoroiti, safra kesesi taş ve kumlarında çok etkilidir.

Uygulayacağınız bu kürle bağırsaklarınızı, sindirim sisteminizi arındırarak rahatlatacaksınız.

Ekim, Kasım ve Aralık aylarında her ayın dolunay olduğu zaman ;gökteki ayın 9. da başlıyor, gökteki ayın 15.günü tam dolunay olduğu günde bitiyor. Kasım ayındaki program 9 KASIM günü sabahı başlıyor.

Sabah: Lahana, havuç, yeşil elma ve kırmızı pancar bunun yanında mevsimine göre ıspanak, maydanoz, çiğ olarak katı meyve sıkacağı ile suları sıkılarak her sabah kahvaltı yerine 2 bardak vücut sıcaklığında içine 1 tatlı kaşığı zeytinyağı koyularak yudum yudum içilecek.

Not:Bu sebzelerin içindeki vitaminler yağda çözündükleri için zeytinyağı mutlaka konulmalı,aksi halde vitaminlerden yararlanmak mümkün değil.

Öğlen :mevsiminde olan sebzeler 5 dakika kadar hafif haşlanarak yenilecek suları da içilecek.

Akşam: salata , ve sebze çorbası tüketilecek başka bir şey yenilmeyecektir…
son gece akşam yemeği yerine 1 su bardağı limon suyu ve 1 su bardağı zeytin yağını yudum yudum içilecek ve burundan nefes almaya özen gösterilecek ki yağ vücutta gezinsin ve bedeni temizlesin.sabah kalkınca da lavman yapılacak.

Kür boyunca yemememiz gereken yiyecekler

Ekmek , hayvansal gıdalar et süt yumurta, peynir ,konsantre gıdalar,şeker yenmeyecek siyah çay içilmeyecek, .

Ahmet Maranki Karaciğer için Şifalı Bitkiler

Ahmet Maranki Karaciğer için Şifalı Bitkiler
Karaciğer, vücudumuzun aynasıdır. Karaciğerde olan herhangi bir değişiklik, ya cildimizde ya da herhangi bir organımızda sağlık açısından sorun yaratabiliyor. Bu durumu önlemek için, yıl içinde karaciğer ve kan temizleme kürlerini uygulamak gerekir. Dr Ahmet Marankiden, karaciğer için şifalı bitkiler ve Karaciğer temizliği için Maydonoz kürünü okumanızı tavsiye ederim.

* Enginar : Karaciğer temizleyen nadir bitkilerden bir tanesidir.
* Kereviz : Kerevizde tıpkı enginar gbi karaciğer ve kanı temzileyen bir sebze.
* Kırmızı pancar : Kırmızı pancarın suyunun sıkılıp içilmesi çok faydalıdır. Kırmızı pancarla birlikte lahana, havuç, ıspanak, tere, maydonoz gibi sebzelerinde suyunu sıkıp karıştırısanız ve bu kürü sabah akşam 1 er bardak olmak üzere 21 gün uygularsanız, vücudunuz tertemiz olacaktır. Vücut organlarınız 10 yaş gençleşecektir.

KARACİĞER İÇİN MAYDONOZ KÜRÜ : 1/2 Lt suyun içine 1 avuç maydonozu atıp 3 taşım kaynatın. İçine 1 adet limon ve bir tatlı kaşığı bal karıştırıp sabah akşam 1 er bardak için. Bu formül hem karaciğer temizler, hem böbrekleri temizler.
* Bu formülü içine bal ve limon koymadan uygularsanız Hepatit B ve Hepatit C hastalarına çok şifalıdır. 21 Günlük bir jkür halinde uygulayacağınız kür bitince 7 gün araverin yeniden kürü uygulayın.

Ahmet Maranki Troid için Ceviz Kürü

Bir kaç adet cevizi bir su bardağında bir kaç gün bekletin ve cevizi yedikten sonra suyunu için. Bu uygulamayı hergün yaparsanız bir kaç hafta içinde kendinizdeki değişikliği farkedeceksiniz

Ayrıca ceviz arasındaki perdeden 25,30 adetini bir litre suda bekletin ve onu da aynı şekilde hergün tüketirseniz troide faydasını farkedeceksiniz

Ahmet maranki Unutkanlık için doğal destek (KÜRLER)

Unutkanlığı önlemek için her sabah

5 adet badem

5 adet fındık

5 adet ceviz

gün kurusu kayısı (gölgede kurutulmuş)

1 avuç Kuru üzüm (çekirdekleri ile) yiyin

Ahmet Maranki Eklem Ağrıları

Prof.Dr. Ahmet Maranki ;Eklem yerleriniz ağrıyorsa,boynunuz, beliniz ağrıyorsa kesinlikle aşağıdaki yağ karışımını kullanın göreceksinizki ağrılarınız zamanla geçecektir.

malzemeler :
-Hardal yağı
-Ceviz yağı
-Biberiye yağı
-Kekik yağı
-Zeytin yağı

Hazırlanışı:bütün yağlardan eşit miktarda bir kaba koyun ve ağrıyan yerinize akşam yatmadan önce masaj yaparak sürün üzerini strecfilmle sarıç yatın sabah kalktığınızda ağrılarınızdan kurtulacaksınız.

BAKIMLI SAÇLAR İÇİN PÜF NOKTALARI

Saç bakımı günümüzde başlı başına bir uzmanlık alanı ve iş alanı haline gelmiş olsa da kendi çabanızla yapabileceğiniz bazı şeyler var. İşte bunlardan bazıları...
Kuru saçlar
Kuru saçların neme ihtiyacı vardır, bu nedenle etkili bir saç kremi her şampuanın kesinlikle olmazsa olmazı. Saçınızın kökleri dışında her yanına boydan boya uygulayın. Yaklaşık üç dakika bekleyin, ardından kayganlığı gidinceye dek durulayın.
Saç maskeleri ışıltıyı artırmak için muhteşem bir çözüm, ancak saçta beş dakikadan uzun süre bekletildiği takdirde işe yarar.
Kimyasal maddeler ve saç kurutma makinesiyle aşırı derecede kurutma en aza indirilmeli. Öte yandan gölge ve renk, gereğince yapılırsa ışıltıyı ve saçın kalitesini artırabilir. Kullanılan ürünlerdeki peroksit düzeyinin de az olmasına dikkat edilmeli.
Boyamadan sonra saç renginin korunması için, daima boyalı saçlar için geliştirilen ürünler kullanılmalı. Bu ürünler alkol içermez ve pH dengesini korur, böylece saçın fazla kurumasının önüne geçilir.
İnce ve cansız saçlar
Saç serumları kırılan uçları düzleştirmede son derece işe yarar. Parmaklarınızın arasına bir damla alarak yıpranmış saç uçlarına uygulayın.
Hacimsiz saçlar çoğu zaman fazla ürünün, özellikle de saç kremlerinin kullanması sonucu ortaya çıkar. Daha hafif bir ürüne geçin ya da birkaç gün boyunca hiç kullanmayın.
Saçlara hacim ve hareket kazandırmak amacıyla, saç diplerine (geri kalan yerlere değil) köpük sıkın. Saç kurutma makinesiyle şöyle bir kurutun.
Yağlı saçlar
Saç derisinde biriken sebum adlı yağ hücrelerinin fazlalığı düzensiz şampuanlama, terleme ya da hormonal dengesizlikten kaynaklanıyor olabilir. Saç derisindeki bezlerden gelen salgılar saç tellerinin üzerini kaplar, toz ve kirler saçta toplanır, böylece saçınız yağlı, cansız ve donuk bir görünüme bürünür. Çaresi: saçınızı her gün arındırıcı bir şampuanla yıkayın. Krem içermeyen şampuanlardan kullanın.
Dalgalı saç
Saç türleri arasında en yaygın olanı budur. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 60 ı değişen oranlarda dalgalı saça sahiptir. Dalgalı saç genellikle kuru olur, bu nedenle nemlendirici içeren şampuan ve kremlere gerek vardır.
Islak saça uygulanan serumlar saç tellerini yumuşatır.
Serum ve köpükler saçtaki kıvrımları vurgular.
Saçın ıslakken düz taranması, jöle sürülmesi ve kendi kendine kurumaya bırakılması da izlenebilecek başka bir yöntemdir.
Saçla ilgili önemli ipuçları
Saçınızın sağlığını yitirecek kadar kötüleşmesine izin vermeyin. Güneşten kaçının, özellikle de saçınız boyalıysa...
Her zaman nazik şampuanlar ya da kremler kullanın. Saç tipinize ya da saçınızın durumuna uygun ürünler seçin.
Saçınızı sert havlularla kurulamak dalgaları kıvırcık hale getirebilir.
Saç tipinizden emin değilseniz kuaförünüze ya da uzman tehşhisine başvurun.
Saç kesiminin önemi
İnce telli ve düz saçlar cesaret ister
Saçınızı omuzlarınızdan aşağıya uzatmayın; zekice kesilmiş katlar saçınızı daha kalın göstererek hareket kazandırır. Yüz şeklinize uygun bir perçem de iyi fikirdir.
Kalın ve sert saçlar
En kolay saç tiipi, ama sürekli bakım ve kontrol gerektirir. Fazla kısa kesmeyin, yoksa çim adama benzersiniz.
Dalgalı saçlar
İnceden kalına doğru uzanır, bu yüzden kesim ve uzunluk tamamen yüz şekline bağlıdır. Ne kadar uzatırsanız, dalgaları o kadar azalır.
Kıvırcık saçlar
Bu saçların yapısı büyük çeşitlilik gösterir, ancak önünüzdeki seçenekler sınırlıdır. Doğal haliyle bırakın, iyi bakın ve örme, topuz gibi stil tekniklerini öğrenin ya da düz hale getirin. Bu sonuncusu kimyasal işlem gerektirdiğinden, saçınızı sağlıklı tutmak için sürekli bakım uygulamanız gerekecek. Düzleştirme işlemini profesyonellere bırakmanız en iyisi.

YORGUNLUĞUN 7 NEDENİ

Bazı dönemler vardır ki, sabah uyandıgımızda bile yorgunluk hissederiz. Nedenini anlamakta güçlük çekeriz

Kansızlık
Adet dönemleriniz uzun sürüyorsa, miyomlarınız varsa ya da yakın zaman önce doğum yaptıysanız, bunlara bağlı kan kaybı nedeniyle kadınlarda yorgunluğun birinci nedeni olan anemi gelişmiş olabilir. Kanamalar sonucunda kanda oksijeni taşıyan alyuvarlardaki demirden zengin bir protein olan hemoglobin miktarı azalır. Dokular ve organlar yeterince oksijen almayınca bunun sonucu yorgunluktur. Kansızlığın diğer nedenleri iç kanama veya demir, folik asit ya da vitamin B12 eksikliği olabilir. Böbrek hastalığı gibi kronik hastalıklar da kansızlığa neden olabilir.

Hipotiroid
Genel olarak enerji düzeyiniz hep düşükse, kendinizi tükenmiş ve hattâ biraz depresyonda gibi hissediyorsanız bunların sebebi yavaş çalışan tiroid bezi olabilir. Tiroid bezi vücudun enerji metabolizmasını kontrol eder…

İdrar yolu enfeksiyonu
Kadınların çoğunda idrar yolu enfeksiyonu yanma veya sık idrara gitme ihtiyacı gibi belirtilerle birlikte ise de bazı hastalarda hiçbir belirti olmayabilir ya da belirtiler hafif olduğundan fark edilmeyebilir. Sürekli yorgunluk da bu gibi idrar yolu enfeksiyonlarının tek belirtisi olabilir

Fazla kafein alımı
Bir uyarıcı olan kafein, fazla miktarda alındığında yorgunluğa neden oluyor. Bu nedenle kafein alımının daha da artırılması sorunun kötüleşmesine sebep oluyor…

Besin intoleransı
Hafif bir besin intoleransı bile uykunuzun gelmesine yol açabilir. Tolere edemediğiniz yani yendiğinde size, sizin bu besine bağlamadığınız ve ondan olduğunu düşünmediğiniz rahatsızlıklar verebilen bazı besinler olabilir. Bu besinlerin farkında olmadan sürekli yenilmesi kendinizi, sürekli yorgun ve tükenmiş hissetmenize neden olabilir.

Uyku apnesi
Uyku apnesi, hastalığına yakalanmışsanız yani her gece birçok kez nefes almanız durmuşsa, gece kaç saat uyursanız uyuyun bütün gün yorgun olursunuz. Uyku apnesi konusunda uzmanlaşmış bir doktordan yardım almalısınız.

Kalp hastalığı
Evi temizlemek gibi sıradan işler sizi yoruyorsa, kalp hastalığına yakalanma ihtimaliniz olabilir. Basit hareketlerle gelen yorgunluk hissi sebepsiz yere ortaya çıktıysa, vakit geçirmeden bir kardiyoloji uzmanına başvurmalısınız.

Ancak, yorgunluğun hangi nedenden olduğunun ortaya konulması için bir hekime başvurulması gerekiyor.

MADEN SUYUNUN FAYDALARI

Maden Suyu, içerdiği tüm mineraller ve karbondioksit gazı ile birlikte yeraltındaki çatlaklardan yol bularak yeryüzüne çıkar ve tamamen “doğaldır”. Soda ise su ve sudan yapılan içeceklere üretim esnasında karbondioksit gazı basılmasıyla elde edilen ve tamamen “yapay” olan bir içecektir.


*Maden suyu “asitli” midir?

Halk arasında “asitli” denilen içeceklerde aslında kastedilen, içeceğin içindeki “karbondioksit” gazıdır. Karbondioksit gazı dilimiz ile temas ettiğinde geçici olarak tat algılayıcılarını uyuşturduğu için içimi kolaylaştırmaktadır. Gazlı içecek üretiminde çok özel proseslerle üretilen ve % 99,99 saflıkta gıda üretimi için özel karbondioksit gazı kullanılır.


*Günde ne kadar maden suyu tüketebiliriz ?

Doğal suların içerdiği zengin mineraller vücudumuzda vitaminlerin fonksiyonlarına yardımcı olurlar. İçerdiği zengin kalsiyum ve florür gibi mineraller nedeniyle özellikle çocuklar, bayanlar ve yaşlıların daha fazla maden suyu içmeleri gerekir. Uzmanlar günde en az 2 litre civarında su ve maden suyu gibi “yararlı sıvı” tüketilmesini öneriyor.


*Çocukların maden suyu içmesi zararlı mıdır?

Maden suyunun bilinen hiçbir zararı olmayıp, aksine vücudumuza sayısız yararları vardır. Büyüme çağındaki çocuklar kalsiyum, demir, çinko, florür gibi minerallere yetişkinlerden daha fazla ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyacı karşılamanın en iyi yolu bolca süt ve doğal suları tüketmeleridir. Maden suyunun içerdiği kalsiyum kemik yapısının, florür ise ağız ve diş sağlığının gelişmesi için son derece yararlıdır.


*Hamilelikte maden suyu içilir mi?

Hamilelik, beslenmeye özellikle dikkat edilmesi gereken bir dönem. İnsan vücudu bebeği besleyebilmek ve gelişmesini sağlamak için normalden daha fazla gıda, sıvı, mineraller ve vitaminlere ihtiyaç duyar. Bu katkıyı doğal yoldan sağlayabilmek için, hamilelikte düzenli olarak maden suyu tüketimi tavsiye edilir.


*Maden suyu cilde yararlı mıdır ?

Maden suyu içerdiği zengin mineraller vücudumuzun birçok bölgesine olduğu gibi cilt için de yararlıdır. Hatta piyasada sprey şişelerine doldurulmuş ve yüze püskürtülerek kullanılan maden suları satılır.


*Maden suyu böbrek taşı yapar mı?

Böbrek taşlarının oluşumunda ana neden, yetersiz miktarda sıvı tüketimidir. Başka bir deyişle, yaşamı boyunca yeterli ve düzenli miktarlarda su ve maden suyu tüketmeyen insanlarda böbrek taşı oluşumu hızla meydana gelir. Bu duruma gelmiş ve böbreklerinde taş oluşmuş insanların maden suyu tüketmeleri tavsiye edilmez ancak esas olan, düzenli ve yeterli miktarlarda su ve maden suyu tüketerek vücudumuzu bu gibi etkenlerden korumaktır.


*Avrupa’da ve Türkiye’de kişi başına yıllık maden suyu tüketimi ne kadar?

Avrupa’da kişi başına yılda 150 litre maden suyu tüketirken bu oran Türkiye’de 3 litrenin altında. Ülkemiz aslında Avrupa’nın doğal mineralli sular açısından en zengin coğrafyasına sahip ancak, yıllık 65 milyon litre olan bu kaynağın sadece yüzde biri şişeleniyor, yüzde doksandokuzu boşa akıyor. Süt ve süt ürünleri tüketiminde de Avrupa ile aramızda benzer oranlar olduğu için, neticede ulusal beslenme kültürü ile bağlantılı ilginç tablolar ortaya çıkıyor. Örneğin bu beslenme kültürü sayesinde Avrupalı kemik erimesi gibi hastalıkları nadiren duyarken Türkiye’de belirli yaş ve cinsiyet gruplarında kemik erimesi oranları % 30’larda yaşanıyor. Bunun en önemli nedeni, yaşam boyunca düzenli olarak tüketilen süt ve doğal suların miktarlarındaki, bu yol ile alınan doğal kalsiyum takviyesindeki büyük farklılık.


*Maden suyu son kullanma tarihinden sonra bozulur mu?

Maden suyu kapağı açılmaz ise kesinlikle bozulmaz. Ürünlere son kullanma tarihi konulmasının tek nedeni, dolumdan sonra belirli bir süre geçtiği zaman sadece kapak ve ambalajdan dışarıya karbondioksit gazı kaçması ve azalmasıdır.


*Düzenli maden suyu tüketimi ile bazı hastalıklar arasında bağlantı var mıdır?

Maden suyunda zengin olarak bulunan minerallerden magnezyum, hücre içerisinde potasyumdan sonra en yoğun olarak bulunan katyondur. Hücre zarı, hücre içi ve hücre çekirdeğindeki birçok biyolojik olaylarda etkilidir ve kas ile sinirlerdeki elektrik uyarılarının iletilmesini sağlar. Kalp ve damar hastalıkları ile çok ilgisi vardır. Enfarktüs geçiren insanlarda magnezyum düşüklüğü saptanmıştır. Damar sertliğine yol açan damarlardaki yağ ve kalsiyum birikmesi de magnezyum eksikliğinden oluşur.


*Sodyum vücut sıvılarında en fazla bulunan elementtir ve sıvı dağılımı ile sıvı
dengesinin düzenlenmesini sağlar. Ayrıca asit-baz dengesi ve sinir uyarılarının taşınması en önemli görevlerindendir.


*Kalsiyum vücudumuzda en fazla bulunan elementtir. Kemik yapısının yanı sıra kas kasılmalarının düzenlenmesine, sinir uyarılarının taşınmasına, hücre zarlarında iyon değişimine, hormonların, sindirim enzimlerinin ve nörotransmitterlerin salgılanmasına yardımcı olur. Yaşla ilgili kemik kayıplarını ve kırılmalarını önler. Kalsiyum sadece süt ve doğal sularda bulunur. İçerisinde kalori ve kolesterol olmadığı için maden suyu, kalsiyum açısından süte en iyi alternatif olmaktadır.


*Bikarbonatlar, magnezyum, sitratlar, sodyum, flor ve kalsiyum maden suyunda bulunan doğal dengeleri ile, ürolojik hastalıkların seyri ve özellikle ameliyat sonrasında çok etkendir. Böbrek taşlarının tekrarlamasını önlemenin en kolay, en pratik ve doğal yolu bu sıvıları bolca tüketmektir.


*Bikarbonatlı sular alkali yapıları sayesinde mide asiditesini nötralize eder ve bu özelliği nedeni ile peptik ülser hastalığının tedavisinde önemli rol oynarlar. Yine fonksiyonel mide ve bağırsak hastalıklarında semptomları azaltıcı etkileri vardır.
Kalsiyum ve magnezyum içeren sular bağırsak molaritesini azaltarak stress sonucu gelişen ishal gibi şikayetleri önlemede etkili olurlar. Sülfatlı sular safra salgılarını ve akımlarını arttırır.


*Kalsiyum zengini doğal mineralli sular, menapoz döneminde kadınlarda ve ileri yaşlarda erkeklerde kemik erimesinin önlenmesi ve tedavisinde yeterli kalsiyum desteği sağlanmasında önemli bir seçenektir.

21 Aralık 2008 Pazar

GİDEROS KOYU

Zümrüt yeşili bir göl: Gideros Koyu!
Karadeniz'de maviyle yeşilin arasında yaptılan yolculukta, Kastamonu sınırları içindeki 170 km'lik kıyı bandında mola veriyor. Kastamonu'nun en güzel koylarından biri olan Gideros koyu; kestane, meşe, kayın, şimşir ve çam ağaçlarından oluşan yemyeşil bir örtüyle çevrilerek, zümrüt yeşili bir gölü andırıyor.


Batı Karadeniz'e yaptığımız yolculuk, Sinop'a doğru daha 328 km devam edecek. Kastamonu il sınırları içindeki 170 km'lik kıyı bandını film şeridi gibi gözler önüne seriliyor.
Tekne yapımcılığında ünü sınırları aşan Tekkeönü ve Kurucaşile, ilk karşılaştığımız koylar. Yol tarafı ve deniz kenarında heybetli ahşap omurgalar, Karadeniz'in usta ellerinde şekillenerek tekne oluyor ve denize iniyor. Kurucaşile, şirin bir sahil kasabası. Sokak aralarında bile park etmiş araçlar arasında tekne yapanları görmek mümkün. Çekiç, matkap sesleri, atölyelerin boş durmadığının habercisi. Küçük çapta teknelerin yer aldığı balıkçı barınağının içi, renkli yansımaları ile sempati topluyor. Önümüzde Kuşçu köyü, Aydosdere, Sakallı, Cide, Akbayır, Güzelkent, Doğanyurt, İnebolu, Abana, Çatalzeytin gibi birbirinden güzel koylarla süslü yerleşim merkezleri, tatil ve kamp alanlarıyla, plajlar bulunuyor. İmrendirici sakin kumsalların çekiciliği, yol alıp ilerlemenizi engelliyor. Hepsinde durmak ve dantel koyları fotoğraflamak istiyorsunuz. Tepeden seyredip hayale dalmak bile başlı başına bir zevk. Akdeniz'e tezat beton binalar, parsellenmiş yasak bölgeler, küme küme kooperatif evleri ve her koya yerleşmiş tatil köyleri yok. Gürültü, trafik, is, pis, duman yok... Yöre halkı mütevazı, kendi işinde gücünde, turiste alışık, doğayı korumuş, yöresel özellikler kaybolmamış ve hayrettir, Karadeniz hala temiz.
Kapısu köy tabelası ile Kastamonu il sınırlarına adım atıyoruz. Aslında her koyu tek tek anlatmak gerek. Fakat bir tanesi var ki, Karadeniz'in en güzel koylarının başında yer alıyor: Kurucaşile-Cide arasında, iki noktaya da 12 km uzaklıktaki Gideros Koyu.
Karadeniz'de çıplak toprak görmek neredeyse imkansız, her yer yeşil. Kestane, meşe, kayın, şimşir ve çam ağaçlarından oluşan yemyeşil örtü, Gideros'u da sarıp kucaklamış ve tarifi imkansız güzellikteki yeşille mavinin bütünleştiği, koyu zümrüt yeşili, yüzük taşı benzeri bir göl oluşturmuş.


İsmi Cenevizliler'den kalma Gideros Koyu, iki balık lokantası ve birkaç evden oluşuyor. Her açıdan manzarası ve seyri güzel doğa cennetini önceden keşfedenler, Ankara'dan İstanbul'dan balık yemek için gelmeyi adet edinmişler. Virajlar, daralan yollar, rampalar, onların gözünde hiç büyümemiş. Görür görmez hayran kalıp hiç üşenmeden girdim içeri. Yolu beton, 200 metre meyil ve birkaç virajla kıyıya iniliyor. Araçlar için park yeri var. Küçük plajı ise kumsaldan denize girmeye imkan veriyor. İsteyen tekne tutup, koyun dışına da açılabilir. Hamamı, mağarayı görüp denize girebilir, balık da tutabilir, seyir zevki veren koyda, salata ve balık yiyebilirsiniz. "Kazım'ın Yeri" adlı balık lokantasında, Mayıs ayında başlayan barbunya, kalkan, istavrit ve gümüş balığıyla, Eylül ayında çıkan palamutun tadına doyum olmuyor. Tel: 0-366 871 85 21
Gideros'tan ayrılırken, tepede dönüp bir daha baktım. Her türlü havada dalgaya korunaklı liman, uyuyan görüntüsüyle tarih boyunca nice tekneleri ağırlamış. Aklım Gideros'ta kaldı... Birçok koy aşıp, sarı-mor çiçekli bitki örtüsü içinde ilerlerken bir tabela çıkıyor karşınıza: "Kırmızı, mavi, yeşil deniz, işte Cide'miz". Gerçekten de renkli denizi ve geniş kumsalı alabildiğine uzanıyor. Mayıs-Haziran aylarında en durgun denize sahip Karadeniz kıyısından devam eden yolculuk, bazen orman içi yolculuğuna dönüşüyor. Denize dökülen toprak rengi nehirleri atlayıp Kastamonu-Sinop sınırına yakın, Ginolu Çatalzeytin koyuna kadar uzanıyor.

Tarihçesi
Kıyılarını karış karış dolaştığımız Kastamonu'nun iç kısımlarına ve tarihine de bakmak gerekiyor. M.Ö. 18. yüzyılda Gaslar'ın yurdu olmuş. Hititler, Frigler, Kimmerler, Lidyalılar, Persler, Pontus Rumları, Romalılar ve Bizanslılar'ın yönetimine geçmiş. Bizans hanedanı Kommenoslar tarafından yapılan ve Kastamonu şehrinin tarihsel çekirdeğini oluşturan Kastamonu Kalesi, görkemli görüntüsü ile ziyaretçileri etkiliyor. Anadolu'ya Türkler'in gelmeye başlamasından sonra, Danişmentliler'e, Anadolu Selçukluları'na, Çobanoğulları'na, Candaroğulları'na ve Osmanlı İmparatorluğu'na kapılarını açan Kastamonu, dönemin kültür merkezlerinden biri olmuş. Yörede Candaroğulları ve Osmanlılar'a ait Atabey Cami, Mahmut Bey Cami, İsmail Bey Külliyesi, Yılanlı Şifahanesi, Aşirefendi Hanı, Karanlık Bedesten, Nasullah ve Yakupağa Külliyeleri bulunuyor. İnebolu, Abana, Küre, Taşköprü sokaklarındaki Osmanlı mimarisi evler ilgi çekerken, İnebolu kıyılarında yapacağınız bir gezide Kurtuluş Savaşı'nda mermi ve cephane taşımada kullanılmış kayıkları da görme şansınız var.
Türkiye'nin çağdaşlaşma sürecinde ayrı bir yeri olan Kastamonu'da 23-31 Ağustos 1925 tarihinde Atatürk Şapka ve Kıyafet devrimini başlatmış. Kastamonu'nun sahip olduğu zengin tarihi ve kültürel mirası kadar ilgi çeken doğası içinde Ilgaz Dağı Milli Parkı, dağcılık ve kış sporlarına meraklıları ağırlarken; zengin orman örtüsü, piknik yerleri, yaylaları, kanyonları ve mağaraları ile de resim ve fotoğraf gibi sanatsal etkinliklere meraklı olanlara olanak tanıyor. Tosya gibi bereketli çentik tarlalarının su yüzeyindeki yansımaları ise ilginç görüntüler oluşturuyor.

ABANT YEDİGÖLLER


Bolu Yedigöller Hakkında
Yedigöller, Bolu ilinde bulunan, saklı cennetlerden biridir. Özellikle sonbahar resimleri meraklısı fotograf sanatcılarının çok iyi bildigi bir yer olan Yedigöller havzası kayan kütlelerin, vadilerin önünü kapatması sonucu oluşan, yüzeysel ve yer altı akışıyla birbirine bağlı, kuzeyden güneye doğru sıralanmış 7 adet gölden oluşmuştur. Bu göllerin isimleri: Sazlıgöl, İncegöl, Küçükgöl, Deringöl, Büyükgöl, Kurugöl ve Seringöl’dür. Sonbahar ve kış mevsimlerinde ağaçların turuncu ile kızıl arasında dolaşan rengi, göllerin üzerine yansıdıgında büyüleyici bir manzara göze çarpmaktadır. Bu manzara resimlerini görmek için resimler kısmına bakabilirsiniz.

Sessiz ve sakin tabiatı, güzel manzaraları,farklı arazi şekilleri, şelaleleri, yürüyüş yolları, çeşitli cins ve türde bitki ve ağaçlarla süslü çevresiyle mükemmel bir piknik, dinlenme, sakinlik, ferahlık, fotoğraf çekme, spor yapma, kamp çadır kurma yeri olan Yedigöller'e en uygun ziyaret zamanı nisan mayıs ayları denebilir.

Yedigöller parkı 238 adet farklı bitki türünü içermektedir ve ülkemizdeki en güzel karışık doğal ormanlarına sahiptir. Kamping için çok uygun olan Yedigöller içerisinde Orman Bakanlıgı tesislerinden 40 yatak kapasitesine sahip bungalov evleri bulunmaktadır.

KAPUZBAŞI ŞELALESİ


Kapuzbaşı Şelaleleri :

Kapuzbaşı şelaleleri 500 m2’lik bir alan içerisinde 7 adet şelaleden ibaret doğa çatlağından, kayalar arasından fışkıran, 30-76 m. yüksekliklerden çok büyük su debisi ile dökülen, ayrıca yaz ve kış aylarında devamlı surette akan kaynak şelaleleridir(17). Yahyalı’ya 76 km. mesafede Kapuzbaşı köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Ensenin tepe adlı blok kayadan çıkan şelalelerin beşi tepenin doğusunda, ikisi güneyinde yer almaktadır. 30-76 m. Arasında değişen şelalelerin suları, Aladağ-Aksu suları ,ile birleşerek Zamantı Irmağına, oradan da Seyhan Nehri’ne karışırlar.Çepeçevre bir orman içinden (V) şeklinde dar bir vadiye akan, debisi son derece büyük olan sular gürültü ve ses ile birlikte dehşetli bir manzara arzederler. Aladağ zirvelerinde bulunan kar ve buzulların erimesiyle beslenen, yaz-kış suları hiç kesilmeyen şelalelerden doğudaki 3 şelale Takım şelale adını alırlar ve yükseklikleriyle tanınırlar.(Bkz.Ftğ.2)Elif şelalesi ile yayvan ve dağınık olup çevresi mesire yeridir(Bkz.Ftğ.3)(18). Çıkış ve birarada bulunma özellikleri itibariyle toplam debisi yaz aylarında saniyede 27500 litreye ulaşan ve deniz seviyesinden 700 m. Yükseklikte olan Kapuzbaşı takım şelaleleri, çağlayan sularının sesi ve sütbeyaz rengi ile vahşi doğanın en görkemli görüntüsünü ve karşı koyulmaz gücünü ortaya koymaktadır. Şelale sularının boşaldığı vadi tabanında, ancak çok temiz sularda yaşayan kırmızı fosfor benekli şelalelere özgü alabalıkları yaşamaktadır.
Yeşilköy Şelalelesi :

Yeşilköy köyüne 3 km. mesafedeki ziyaret mevkilerinde bulunan şelaleler, Zamantı ırmağının iki yakasından akmakta olup Antalya-Düden şelalesinin benzeri niteliğindedir.Zamantı ırmağının üstünü kapatan tabi bir köprünün baş kısmında yer alan şelalelerin büyüğü 20 m., küçüğü 10 m. Yüksekliğindedir. Günün belirli saatlerinde dönüşümlü olarak çekilen ve geri gelen sularıyla halk arasında bir takım efsanelerin doğmasına yol açan Yeşilköy şelaleleri, turistlerin olduğu kadar son günlerde bilim adamlarının da uğrak yeri haline gelmiştir(20).(Bkz.Ftğ.4) Yeşilköy Şelalesinin döküldüğü yer ile bu yerin biraz yukarısında doğal olarak meydana gelmiş iki adet doğal yer köprüsü mevcut olup bu yerlerde Zamantı ırmağı kaybolup tekrar ortaya çıkmaktadır. Oldukça ilginç tabi varlıklardır.

Derebağ Şelalelesi :

Yahyalı’ya 10 km. mesafede olup Derebağ Kasabası, Çağlayan Mahallesi sınırları içerisindedir. Yayvan akışlı kaynak çağlayanlardan olan Derebağ Şelalesi 15 m. yüksekliğindedir. İki mağara içinden çıkan temiz ve berrak kaynak suları daha sonra dar bir vadiden akarak Yahyalı’ya ulaşır. Çevresi piknik alanı olarak düzenlenmiştir(22).(Bkz.Ftğ.5)

Kapuzbaşı Şelaleleri

Kapuzbaşı şelaleleri 500 m2’lik bir alan içerisinde 7 adet şelaleden ibaret doğa çatlağından, kayalar arasından fışkıran, 30- 76 m. yüksekliklerden çok büyük su debisi ile dökülen, ayrıca yaz ve kış aylarında devamlı surette akan kaynak şelaleleridir.

Yahyalı’ya 76 km. mesafede Kapuzbaşı köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Ensenin tepe adlı blok kayadan çıkan şelalelerin beşi tepenin doğusunda, ikisi güneyinde yer almaktadır. 30- 76 m. Arasında değişen şelalelerin suları, Aladağ-Aksu sular, ile birleşerek Zamantı Irmağına, oradan da Seyhan Nehri’ne karışırlar. Çepeçevre bir orman içinden (V) şeklinde dar bir vadiye akan, debisi son derece büyük olan sular gürültü ve ses ile birlikte dehşetli bir manzara arzederler. Aladağ zirvelerinde bulunan kar ve buzulların erimesiyle beslenen, yaz-kış suları hiç kesilmeyen şelalelerden doğudaki 3 şelale Takım şelale adını alırlar ve yükseklikleriyle tanınırlar. Elif şelalesi ile yayvan ve dağınık olup çevresi mesire yeridir.

Elif Şelalelesi :
Çıkış ve birarada bulunma özellikleri itibariyle toplam debisi yaz aylarında saniyede 27500 litreye ulaşan ve deniz seviyesinden 700 m. Yükseklikte olan Kapuzbaşı takım şelaleleri, çağlayan sularının sesi ve sütbeyaz rengi ile vahşi doğanın en görkemli görüntüsünü ve karşı koyulmaz gücünü ortaya koymaktadır. Şelale sularının boşaldığı vadi tabanında, ancak çok temiz sularda yaşayan kırmızı fosfor benekli şelalelere özgü alabalıkları yaşamaktadır.


Yeşilköy Şelaleleri :

Yeşilköy köyüne 3 km. mesafedeki ziyaret mevkilerinde bulunan şelaleler, Zamantı ırmağının iki yakasından akmakta olup Antalya-Düden şelalesinin benzeri niteliğindedir.Zamantı ırmağının üstünü kapatan tabi bir köprünün baş kısmında yer alan şelalelerin büyüğü 20 m., küçüğü 10 m. Yüksekliğindedir. Günün belirli saatlerinde dönüşümlü olarak çekilen ve geri gelen sularıyla halk arasında bir takım efsanelerin doğmasına yol açan Yeşilköy şelaleleri, turistlerin olduğu kadar son günlerde bilim adamlarının da uğrak yeri haline gelmiştir.
Yeşilköy Şelalesinin döküldüğü yer ile bu yerin biraz yukarısında doğal olarak meydana gelmiş iki adet doğal yer köprüsü mevcut olup bu yerlerde Zamantı ırmağı kaybolup tekrar ortaya çıkmaktadır. Oldukça ilginç tabi varlıklardır.

Derebağ Şelalelesi :

Yahyalı’ya 10 km. mesafede olup Derebağ Kasabası, Çağlayan Mahallesi sınırları içerisindedir. Yayvan akışlı kaynak çağlayanlardan olan Derebağ Şelalesi 15 m. yüksekliğindedir.
İki mağara içinden çıkan temiz ve berrak kaynak suları daha sonra dar bir vadiden akarak Yahyalı’ya ulaşır. Çevresi piknik alanı olarak düzenlenmiştir.

SULTAN SAZLIGI KUŞ CENNETİ

İç Anadolu’nun bu bölümünde Sultansazlığı merkez olmak üzere 200 km yarı çaplı bir daire içerisinde başkada tatlı su eko sistemi bulunmaz. Sultan sazlığı eko sisteminin en yaygın vejetasyonunu sazlar, üç köşeler, kamışlar ve kındıralar oluşturur. Sazlar arasında bulunan küçük göller su tavukları, balıkçıllar, kaşıkçı kuşları ve ördeklerin barınma ve yuva yerleridir
1971 yılında “Su Kuşları Koruma ve Üretme Sahası" olarak ayrılmış olan Sultansazlığı'nın kapladığı alan 17.200 hektardır. Bu alanının 3650 hektarı göl alanı, 5200 hektarı sazlık alan ve 8350 hektarı otluk alandır. Mevsimlere göre sazlığın alanı, 8000 ila 13000 hektar arasında değişmektedir.


Büyük kısmı sazlarla kaplıdır. Yer yer kamış, kafa otu ve kındım bulunur. Açık alanlarda nilüfer ve süsen görülür. Sahanın merkezine kadar görülmeyecek kadar çok, yüzen saz adacıkları vardır. Bunlar kuvvetli rüzgârla yer değiştirirler. Suyun azalmasıyla da alçalırlar.

Sultansazlığı Koruma Alanı sazlık, bataklık, çayırlık, tatlı ve tuzlu göllerden oluşmaktadır. Sultansazlığını oluşturan gölleri besleyen akarsular ; Çayırözü ve Soysallı yakınlarından geçen dereler, Kocahacılı ve Yerköy civarından kaynaklanan pınarlar, Kurbağa pınarı ve Ovaçiftlik köyü civarından geçen küçük derelerdir.

Sultansazlığı'nı üç ayrı biotop oluşturur:
Yay gölü ve bu göle bağlı Çöl gölü
Sazlık alanlar. Yay gölünün güneyinde ve akarsuların ovaya indiği mıntıkadadır. Sazlık alanlar içinde küçük adacıklar ve göller bulunur.
Otluk saha. Yay gölü sazlığının çevresinde çorakçıl bitkilerle kaplı alanlardır. Çevre köylerin otlağı durumundadır.
Tatlı su kompleksi güney ve kuzeyde Yay Gölü ile ayrılır. Yay gölü tatlı bir göldür. Derinliği 1,5 metreyi geçmez. Kuzey-Batı köşesinde bu göle bağlı Çöl Gölü bulunur. Bu göl, fazla tuz ihtiva eder. Derinliği birkaç desimetreyi geçmez. Civarında bitki bulunmaz. Yazın kurur ve bir tuz tabakası bırakır. Bu çekirdek bölgelerin etrafında artemisia stepleri yer alır. Bunlar biotopun en önemli elemanlarıdır.

Sultansazlığında yaşayan kuşların %95'i ekolojik olarak sulak sahalara bağlı su kuşlarıdır. Sultansazlığı Koruma Alanı’nda 212 kuş türü tespit edilmiştir. Bunlardan 110 tür kuş kış aylarını geçirmek üzere gelmektedir. 75 tür yaz aylarında kuluçka olduktan sonra göç etmekte, 16 tür yerli olup yaz ve kış rastlanmakta ve 11 tür ise yaz aylarında görülmekte, ancak kuluçkalanıp, kuluçkalanmadığı bilinmemektedir.

Yaz aylarında takriben 500.000 bireyin barınabildiği Sultansazlığı dünya ölçülerine göre 1. dereceden önem taşıyan bir bölgedir. Bunlar içerisinde, 10 bin adetle Angut, 40 bin adetle Flamingo ve 60 bin adetle Ördek ilk sıraları alır. Bunlardan başka; Pelikan, Karabatak, Dikkuyruk, Kılıç gaga, Turna, Kara Sumru, Balıkçıl ve diğer çok çeşitli kuşlar da parkı zenginleştirmektedir. Bu kuşlardan 80 tür burada kuluçkaya yatmaktadır.


Temmuz ayından itibaren sazların bir kısmı dam örtüsü, hasır ve hayvan yemi olarak kullanılmak üzere yöre halkı tarafından biçilmektedir. Saz kesimi özellikle kuluçka aylarının dışında aralık-mart ayları arasında yapılır. Sazların dik ve sık olanları kesilir ve yatıklar bırakılır. Bu nedenle yatık sazlara balıkçıl, kaşıkçı kuşları çeltikçi saz bülbülleri ile kara bataklar kolayca yuva yaparlar. Saz kesimi yapılan saha tatlı su eko sistemini %7’lik bir sahasını kaplar. Kontrollü saz kesimi sazların yenilenmesi yönünde ekosistem üzerine olumlu etki yapmakta ise de karabatak ve kaşıkçı gibi türler yuvalarını yüksek boylu sazlar üzerine yaptıkları için bazı yerlerde sazların mutlak korunması gerekir.

Sulak alanlarda organik besin madde üretimi ortalama 20 gr/m²'dir. Bu durum tarım alanlarında 6.5 gr/m² ılıman kuşak ormanlarında 12.9 gr/m² ve tropikal ormanlarda ise 20 gr/m²'dir. Sultansazlığı’ndaki organik besin madde oluşumu tropik ormanlardaki oluşuma eşittir. Bu nedenle sağlıklı ve dengeli bir düzen içerisinde organik besin oluşması çok fazla sayıda ve türde kuşların barınabilmesine olanak sağlamaktadır. Bu ekosistem içerisindeki göllerde küçük balık türleri ve omurgasız kuşların başlıca gıdasını teşkil eder. Balık türlerinden gambusia affinis ayrıca büyük oranda sivrisineklerle geçindiği için biyolojik savaştaki önemi nedeniyle bu sularda korunmayı gerektirir.

Uzmanlar, burada çok sayıda ve zengin türde kuşların bulunmasını, bir tropikal ormandan daha fazla organik madde üretimine bağlamaktadırlar. Zengin besin kaynakları yönünden, ülkemizin sayılı parkı durumuna gelen Sultan Sazlığı, koruma altına alındıktan sonra, daha çok yabancı uzmanların ve kuş meraklılarının ilgisini çekmeye başlamıştır.

AVANOS EVLERİNDE KONAKLAMA


KONAKLAMA BİLGİLERİ
Avanos Evi'nde temizlik, konfor ve kullanım gereçlerinin kalitesi ön plandadır.
Konaklamalar müstakil evler şeklindedir

Evinizin özgürlüğüne, genişliğine ve rahatlığına otel hizmetleri eklenmiş olarak düşünebilirsiniz.

Balayı çiftleri, birlikte seyahat eden arkadaş gurupları ve çocuklu aileler çok rahat edeceklerdir.



EVLERİN VE ODALARIN ÖZELLİKLERİ
Yüksek kemerli taş odalarımız Kapadokya bölgesine özgü tamamen el yapımı objeler, eski halı ve kilimler ile dekore edilmiştir.

Kaloriferli ısıtma sistemi

Ahşap yer döşemesi

Şömine

Yerli-Yabancı Uydu - TV
Tam donanımlı mutfak
CD çalar

Gardrop

Saç kurutucu

Lüks havlu seti

Ortopedik yatak















EV PLANLARI VE KAPASİTE
--- EV 1 ---
Oda 1 - İki ayrı yatak, banyo
Oda 2 - İki kişilik büyük yatak, banyo
Salon - Gerektiğinde tek kişilik yatak olabilen kanepe ve ilave yatak
Mutfak - Tam donanımlı, terasta.
Teras - Barbekü, Oturma grubu, Salıncak mevcut, Kapadokya vadileri, Kızılırmak ve Erciyes dağı manzaralı.
1. evde 6 kişiye kadar kalınabilir. Ev 1 Detayları

--- EV 2 ---
Oda 1 - İki kişilik büyük yatak
Salon - Gerektiğinde tek kişilik yatak olabilen kanepe ve ilave yatak
Mutfak - Tam donanımlı, salonda.
Teras - Barbekü, Oturma grubu mevcut, Kapadokya vadileri, Kızılırmak ve Erciyes dağı manzaralı.
2. evde 4 kişiye kadar kalınabilir. Ev 2 Detayları

Evler benzer özellik ve manzaraya sahip olup, aynı mahallede yanyanadır.

KAHVALTI
Tandır ekmeği, ev yapımı reçeller, pekmez, tereyağ, zeytin, köy peyniri ve yumurtasından oluşan bol ve çeşitli kahvaltımızı terasta bölgenin güzelliklerini ve uçan balonların bulunduğu vadileri izleyerek yapabilirsiniz.



AVANOS EVLERİ KONUMU
Kapadokya'nın merkezinde, eski Avanos olarak bilinen, Kültür Bakanlığınca koruma altına alınan bölgededir. Çarşı merkezine 150 mt. mesafede; restoranlara, çömlek işliklerine, barlara, kızılırmak kenarına, bankalara araç kullanmadan yürüyerek ulaşabilirsiniz.

Ayrıca yürümekten hoşlanıyorsanız Avanos İlçesinde bulunan gezi yerleri ni bu şekilde gezebilirsiniz. Avanos - Paşabağı - Zelve - Devrent Vadisi - Çavuşin ve Göreme bölgesi peribacalarının ve vadilerin en yoğun olduğu alandır. Karayolunun kenarında yol boyunca yürüyüş ve bisiklet yolu ayrılmıştır. Bundan dolayı trafik yönündende son derece emniyetlidir.

Bölge gezilniz içinde tam bir merkezdir, Avanos'tan bütün gezi yerlerine sürekli belediye otobüs seferleri vardır.

RAFTING




ZAMANTI'DA RAFTİNG
Kapdokya geziniz sırasında özellikle deniz kenarından uzak olma fikrine dayanamayanlar için çok güzel bir önerimiz var. Günübirlik sizin için tasarlanmış rafting programımıza katılın, Zamantı kanyonunun mavi sularını, coşkulu şelalelerini eski su değirmenlerini keşfedin.

Kapadokya At Turları


KAPADOKYA’YI AT SIRTINDA KEŞFEDİN
Araçların giremediği patika yollarda vadi uzantılarında, yemyeşil köy bağları arasında gezinirken, bu keşfi at sırtında yapmaya ne dersiniz? Çok iyi bir binici olmanıza gerek yok, hatta bu ilk deneyiminiz olabilir. Uzman rehberimiz size hatta çocuklarınıza liderlik ederken siz de, Kapadokya’nın gizli yollarını keşfetmeye devam edeceksiniz. At turlarına saatlik yada günlük katılabilirsiniz.

SEMA GÖSTERİSİ


Avanos'a 2 km mesafede Sarıhan adlı eski bir kervansarayda ilginç gösteri izlenebilir. Akşam saat 21:00 civarı gitmek gerekir 21:30 da başlar ve gösteri 45 dk.sürer.

SEMA AYİNİ NEDİR?
Semâ, Türk tarihinin an'anesinin, inançlarının bir parçası olup Hz. Mevlânâ (1207-1273) ilhâmıyla oluşmuş ve gelişmiştir. Kemâle doğru manevî bir yolculuğu (Mirâcı), bir gidiş-gelişi temsil eder.

Semahanelerde neyzen, kudümzen, naathan, ayinhanlar " Mutrıp " adı verilen müzik grubunu oluştururlar. Mevlevihanelerde, sema mukabelesi sırasında bu müzik grubunun çalıp söylediği, Mevlevi bestekarlarca semaya eşlik amacıyla bestelenmiş eserlere Mevlevi ayinleri denir. Bu eserlerin ana bölümleri Mevlânâ'nın Mesnevi veya Divan-ı Kebir'inden alınmış Farsça şiirlerden bestelenir. Bu müzik, Türk Musiki tarihi açısından çok önemli bir fonksiyon üstlendiği gibi dünyada SUFİ müzik tarzının özelliklerini iyi korumuş beste ve icra fonudur.

Semahaneye girişin tam karşısında Şeyh Postu bulunur. Post ile giriş arasında olduğu var sayılan " Hatt-ı İstiva " denilen kutsal çizgi semahaneyi iki yarım daireyi böler ve semazenler bu görünmez çizgiye basmadan ve sırt çevirmeden karşıya geçerler. Kırmızı renkli post en büyük manevi makamdır, rengi ile doğuşu ve var oluşu temsil eder. Mutrıp ve semazenler Şeyp Postunu selamladıktan sonra yerlerini alırlar ve Semâ Töreni başlar.

Semâ 7 bölümdür. Her bölümünün ayrı bir ma'nâsı vardır. Semâ'yı ilmî yönden tetkik ettiğimizde, şunu görürüz; Var olmanın temel şartı dönmektir. Varlıklar arasındaki müşterek benzerlik, en ufak zerreden en uzak yıldızlara kadar her birinin bünyesini teşkil eden atomlarındaki elektron ve protonların dönmesidir. Her şeyin döndüğü gibi, insanoğlu da bünyesini teşkil eden atomlardaki mevcut dönmelerle, vücudundaki kanın dönmesiyle, topraktan gelip toprağa dönmesiyle, dünya ile beraber dönmesiyle tabiî ve şuursuz olarak döner. Ancak insanı öbür varlıklardan farklı ve üstün kılan şey aklıdır. İşte, dönen SEMÂZEN varlıkların müşterek hareketine, semâıyla beraber aklı da iştirak ettirir.

- SEMÂ, kulun hakikât'e yok oluşu ve olgunluğa ermiş, kâmil bir insan olarak tekrar kulluğuna dönüşüdür. Bütün varlığa, bütün yaratılanlara yeni bir ruhla, sevgi için hizmet için dönüşüdür. Semâzen hırkasını çıkarmakta, manen, ebedî âleme, hakîkate doğar, orada yol alır. Başındaki sikkesi (nefsinin mezar taşı), üstündeki tennuresi (nefsinin kefenidir). Kollarını çapraz bağlıyarak, görünüşte BİR rakamını temsil eden, böylece Allah'ın birliğini tasdik eden Semâzen, Semâ ederken, kolları açık, sağ eli dua edercesine göklere, Hak gözüyle baktığı sol eli yere dönüktür. Hak'tan aldığı ihsanı, halka saçmasıdır. Sağdan sola kalbin etrafında dönerek, bütün insanları, bütün yaratılmışları, bütün kalbiyle sevgi ve aşkla kucaklayışıdır.


Semâ töreni 7 bölümdür. Her bölümün ayrı bir manası vardır:

A- Birinci Bölüm: İlâhî aşkı temsil eden Peygamber Efendimizi metheden Itrî'nin bestelediği bir "ma't" ile başlar. Buna "Na't-ı Şerîf" denilir. Peygamberimizi methetmek, Ondan evvelki bütün Peygamberleri ve hepsini yaratan Allâh'ı methetmek demektir.

B- İkinci Bölüm: Bu methiyeden sonra bir kudüm darbesi duyulur. Bu vuruş Allah'ın (C.C.) kainâtı yaratışındaki "Kün=Ol" emrini temsil eder. (Kur. Ker. S. 36/A:82)

C- Üçüncü Bölüm: Üçüncü bölümde ise Her şeye can veren " Nefesi " nefhayı İlâhiyyeyi temsil eden bir ney taksimi duyulur.

D- Dördüncü Bölüm: Sultan Veled devridir. Bu, Semâzenlerin birbirine üç kere selâm vererek, bir peşrevle dairevî yürüyüşüdür. Şekilde gizli ruhun ruha selâmıdır.

E- Beşinci Bölüm: Semâ töreni 4 Selâmdır. Semâzen üstündeki siyah hırkayı çıkararak, sembolik olarak, hakikate doğar. kollarını bağlıyarak bir rakamını temsil eder böylece Allah'ın birliğine şahadet eder. Şeyh Efendi'nin elini öperek Semâ'ya girme izni alır. Semâ'ya başlar.

1. Selam: İnsanın, bilgiyle hakikâte doğarak, Yüce Yaradan'ını ve kendi kulluğunu idrâkidir.

2. Selam: İnsanın yaratılıştaki nizamı, azameti müşahede ederek, Allah'ın kudreti karşısında hayranlık duymasıdır.

3. Selam: İnsanın hayranlık ve minnet duygusunun Aşk'a dönüşmesiyle, aklın Aşk'a kurban oluşudur. Bu tam teslimiyettir, Allah'a vuslattır, Sevgilide yok oluştur!

4. Selam: İnsanın manevî yolculuğunu tamamlayıp, kaderine razı olarak, yaratılıştaki vazifesine, kulluğuna dönüşüdür. Bu Selâma Şeyh Efendi ve Semâzen başı da iştirak ederler. Bu noktada Semâzen, Âmene'r Resûlü'deki (Kur'an-ı Kerim Bakara 2. âyet 285) Allah'a, Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine imân etmiş olmanın neş'esi içindedir. İlâhî emirlerin ve yaratılış sebeplerinin zevki ve idraki içindedir. Benliğini, egosunu mağlup etmiş Peygamber Efendimizin, "ölmeden önce ölünüz" ve Kur'an-ı Kerim'in Fecr S. 27, son âyet'lerindeki, "Ey emin ve mutmain olan nefis, sen O'ndan hoşnut, o da senden hoşnut olarak, Rabbine dön! Has kullarım zümresine gir! Onlarla beraber cennetime gir!" emirlerine uymuş ve neş'esine gark olmuştur.

- Dede'ler ve Derviş'ler, Semâ Mukabelesinden sonra, kimseyle konuşmadan, tefekkür (meditasyon) için, sessizce hücrelerine çekilirler.

F- Atıncı Bölüm: Semâ töreninin 6. bölümünde bilhassa "Meşrik de Allâh'ındır, mağrib de Hangi tarafa dönerseniz, Allâh'ın yüzü oradadır. Çünkü, Allâh Vasi'dir, Alîm'dir" Bakara S. 2 115. Âyet'inin okunduğu Kur'an-ı Kerîm tilâvetiyle devam eder.

G- Yedinci Bölüm: 7. bölümde Semâ töreni, bütün Peygamberlerin, şehitlerimizin ve bütün inananların ruhları için okunan bir fâtiha ve devletimizin selâmeti için bir dua ile son bulur.

Kapadokya Balon Turları



Kapadokya'nın muhteşem manzarası eşliğinde Balon uçuşlarına katılabilirsiniz.

Kısa tur
Yaklaşık 45 dk. uçuş - Sabah 5 civarı başlar, 7 civarı biter.

Uzun tur
Yaklaşık 1 saat 15 dk. uçuş - Sabah 5 civarı başlar, 8 civarı biter.

Genel bilgi
Sıcak hava Balonları, 28ºC'nin üzerinde ve aşırı rüzgarlı koşullarda uçamadığından, uçuşlar meteorolojik koşulların uygun olduğu sabah saatlerinde yapılmaktadır. Sabah saat 5 civarı, araçlarımız yolcularımızı otellerinden alır ve kalkış alanına getirir. Balonlar yerde uçuşa hazırlanırken, yolcularımız açık büfe hafif bir kahvaltı yaparlar. Kısa süren bir hazırlıktan sonra balonlar gündoğumuna yakın uçuşa başlarlar. Sıcak hava balonlarında yönlendirme imkanı yoktur. Rüzgar yönünde hareket ederler. Fakat havanın değişik irtifalarında rüzgar yönleri farklı olabilir. Pilot, yükselip alçalarak gitmek istediği yöne uygun rüzgarı bulmaya çalışır. Uçuş süresince Balonlar yaklaşık 1000 feet lik yüksekliğe çıkarak güneş doğuşunu,vadi içlerine girerek peri bacalarını ve vadi manzaralarını yolcularımıza seyretme imkanı verir. Uçuş sonunda yolcularımız için şampanyalı bir kutlamamız vardır. Ayrıca uçuş hatırası olarak uçuş sertifikası ve balon şapkası verilmektedir. Balon uçuş macerası bitiminde yolcularımız tekrar kendi araçlarımızla konakladıkları otellerine bırakılır.

SOĞANLI VADİSİ


Yörenin az bilinen ve keşfedilmesi gereken gizemli vadisi . Soğanlı Vadisi olarak anılan yerleşim alanındaki peri bacaları şekil ve bulundukları ortam itibariyle farklılıklar gösterirken, doğa güzelliği ile de ziyaretçilerini büyülüyor.

Roma döneminden itibaren devamlı yerleşme görülen vadide yamaçları Romalılar mezarlık, Bizanslılar kilise olarak kullanmışlar. Soğanlı Köyünün kuzeye uzanan vadisi'nde en etkileyici yerlerin başında Kubbeli Kilise geliyor. Dev bir peri bacasının çok ustalıkla işlenmesi sonucu kubbeler oluşturulmuş. Kilisenin dışı mimari eseri, içi ise kayalar oyularak yapılmış şaşırtıcı tünel, merdivenler, dehliz ve koridorlarla içinden çıkılması güç bir labirenti andırıyor. Kilise, sesin nereden geldiğini belli etmeyen akustik bir yapıya sahip. 14. asırda son şeklini alan iki katlı Kubbeli Kilisenin iç kısımları diğer kiliselerde olduğu gibi fresklerle süslenmiş.
Bölgede 850 yılında 200 civarında bulunan kilise ve manastırdan günümüze 50 kadarı ulaşabilmiş. Ancak bunlardan bir kısmının kapı ve pencereleri örülerek güvercinlik olarak kullanılmış. Yöre toprağının zayıf olması nedeniyle kayalara oyularak yapılmış güvercin yuvalarında güvercin beslenmiş ve elde edilen gübreler ile toprağın zenginleştirerek verimi artırılmaya çalışılmış. Bu yuvaların yerleri ağaçlar, yabani ot ve çiçeklerden, demir oksit içeren topraktan elde edilen kök boyalarla boyanarak belirginleştirilmiş.
Göremenin dışında ikinci büyük Rahip merkezidir. Freskler 9-13.yy.aittir. Vadideki bazı Kiliselerde ne zaman yapıldığına dair tarih vardır.



Bez Bebekler
Bölgenin en ünlü ürünü renk ahenk kumaşlarla yapılan şirin ve sempatik bez bebekler, tüm bölgeye hakim olmuş. Kapadokya'nın geneline yayılan otantik bez bebekler Soğanlının önemli gelir kaynaklarından biri sayılıyor. Geleneksel olarak evlerde köy kadınları tarafından yapılan, tahta bir iskelet üzerine sarılan pamuk ve renkli bezlerle çeşitli büyüklüklerde üretilirken en son olarak basit yüz makyajı ile tamamlanıp tezgahlardaki yerlerini alıyor. Bez bebeklerin yanı sıra renkli yünlerle dokunup motiflerle süslenen eldiven, çorap, halı, heybeler de ilgi görüyor.