6 Ocak 2009 Salı

GÖNÜL VE GÜL

Halil Rıfat Paşa , demiş ki:



“- Gidemediğin yer senin değildir.”



Bu sözü, sadece Karayolları Teşkilatı benimsemiş ve kullanmıştır.



Oysa ki,bu manadan daha önemlisi,manevi yolları açan şu gerçektir:



GİREMEDİĞİN GÖNÜL SENİN DEĞİLDİR!



Gideceğimiz yerler sadece maddi , şekli olanlar değildir.Asıl manevi olanlardır.Manen gideceği yere varamayanlar , maddeten hiç varamazlar.



Gideceği yeri , iç dünyasına kodlayamamış olan, hedefine asla ulaşamaz.



Hatta manen gideceği yeri olmayanların , maddeten de gidecekleri yeri olmaz;hiç olmaz. En hızlı vasıtalar , en sağlam araçlar onları hiç bir yere götüremez.



Çünkü manevi hedeflerini kaybedenler , maddi hedeflerini de yitirirler.Gidecekleri yer kalmaz.Onlar gitmezler, götürülürler.Hatta sadece sürüklenirler.



Bu sebeple, en acınacak insanlar , araçsızlık yüzünden yolda kalanlar değil , araçları olup da gidecekleri yeri olmayanlardır.



Gitmek, gövdeye değil , gönüledir.



Gittiğiniz yerde gönülsüz bir gövde bulacaksanız , varışınız da boşunadır.



O zaman ,gittiğiniz yere ulaşamazsınız, sadece varmış olursunuz.



Varmış olmak vuslata ermiş olmak değildir.



Vuslat , gönüle varmaktır.Sevgi dolu bir gönüle ulaşmaktır.



Vuslat gönül işi olduğu için , varmak da gövdeyle olmaz , gönülle başarılır.Bu sebeble , gönül varışlarının vasıtaya ve maddeye ihtiyacı olmaz.



Biri kuzeyde , diğeri güneyde iken de, bir ve beraber olabilirler.Mesafeler, birliğe , buluşmaya , kavuşmaya asla engel olamaz.



Bir olan gönüllerin arasına kilometreler giremez;en uzak gurbet bile ayıramaz onları, unutturamaz.



Asıl mesafe , asıl uzaklık, yanı başındakini unutturanıdır.



“-Dizimin dibindeki,Yemen’de; Yemen’deki de dizimin dibindedir”,der Mevlana...



Göremediğin gönülden ırak olursun.



Gönül görmek diye bir çaba var mı hayatımızda?



Giremediğin gönüle eremezsin.



Hiç olmazsa, yanı başınızdakilerin gönüllerinde misiniz? Yanı başınızdakiler gönlünüzde mi?



Aynı dili konuşanlar değil,aynı gönlü paylaşanlar anlaşırlar.



Büyük bir üzüntüyle ifade edeyim ki,aynı evde yaşadığı halde, ayrı olanlar vardır.Çünkü, yakınlık manevi varlığımızla sağlanır.Gövdelerin yakınlığı ile gerçek yakınlık yakalanamaz.Kafa ve kalp uyuşması,insanı yakından daha yakın eder,hatta tekleştirir.Böylesine bir ve beraber olmuşları,hiçbir şey ayıramaz.Hiç bir mesafe aralarına giremez.



Gönül ne kahve ister, ne kahvehane



Gönül sohbet ister , kahve bahane...







Can Yücel bir şiirinde ,bizi birbirimizden ayıran mesafeyi şöyle açıklıyor:



En uzak mesafe ne Afrika’dır,



Ne Çin,



Ne Hindistan,



Ne seyyareler,



Ne de yıldızlar geceleri



Işıldayan…







En uzak mesafe



İki kafa arasındaki



Mesafedir,



Birbirini



Anlamayan…



…………………………………………………………………



Özellikle ,hanımların bir hususa çok dikkat etmeleri gerekir.Sevgi ve şefkat kahramanı oluşları, hanımları samimiyette ve saflıkta derinleştiriyor.Bu sebeble de kolay aldatılıyorlar , çabuk atlatılıyorlar.



Mesela, Bey’i sabahleyin onu kırıp gitmiştir.Akşam elinde bir kırmızı gül ile döndüğünde, mesele halloluyor.Bu bir Avrupa kolaycılığıdır. ,işi basitleştirmektir ve biraz da maddeciliktir.Bu yüzden de,Batılı psikologlar,hanımların bu saflığını kullanmayı çok tavsiye ederler.Özetle derler ki, “Karınızı kırdıysanız zararı yok;onların saf ve zayıf taraflarını kullanıp durumu düzeltebilirsiniz.Mesela kırmızı güle dayanamazlar.”



Hanımefendiler,dikkat edin , eğer eşiniz gönlünü bir gül haline getiremediyse , elindeki gülü ciddiye almayınız.Önce gönlünü gülleştirsin , sonra da eline gül alsın.Ancak o zaman, gönlünün temsilcisi olarak gül işe yarar ve anlam kazanır.Yoksa,gönlü gülleşmemiş adamın elinde gül,ne kadar da anlamsız ve iğreti durur..



Ama gül,hiç bir zaman , duygusal derinliği ziyade olan hanımları kandırmaya yönelik bir fonksiyon icra etmemelidir.Bu durum güle layık görülmemelidir.Çünkü o Muhabbet-i Resulullah’ın (s.a.) temsilcisidir.



“-Madem çaresi bu kadar kolay,bir dahaki sefere de, rahatlıkla kırabilirim” deme cesaretini vermemelidir.



“-Bütün mesele bir gül ise,işim kolay” diye düşünüyor adam , kırmamaya dikkat etmiyor.



Peki ben bunu nereden biliyorum?



Bana bunu beyler anlatıyorlar, sanki önemli bir marifetmiş gibi , hem de ballandıra ballandıra açıklıyorlar:



Hocam , “Bizde kavga uzun sürmez.Her şey bir kırmızı gülün ucundadır.Hemen sorunu çözerim” diyorlar...



Her şey bir kırmızı gül kadar ucuz ve kolay olmamalı.Her şey , bin bir emekle, sevgisi bereketlendirilmiş bir gönülle halledilmelidir.



Yüreğin,sevginin renkleriyle bin bir çeşit yediveren güle döndüyse , varsın elinde bir gül bulunmasın.



Gül müsün kardeşim , elin gülsüz de olur.



Gönlün gülleşmişse,o yeter bana.



Geldiğin yer gülüyorsa



Seni gören gönül eğer



Gülistana dönüyorsa



Ne mutlu sana...



(Sen gül olmuşsan,gülden sana ne?



Bırak o kalsın dalında …



Üstelik,gülleşmiş gönülün dikeni de yoktur.



Ne batar,ne kanatır,



Hep cana can katar…



Hep mutluluk ve huzur sunar…

Hiç yorum yok: